Gürsel Tekin'den Kemal Kılıçdaroğlu'na çağrı: Kurultaya gitmeliyiz!
CHP'e4 sular durulmuyor.Kılıçdaroğlu'na kurultay çağrısı yapan CHP İstanbul Milletvekili Gürsel, tarih olarak partinin kuruluş yıldönümü olan 9 Eylül'ü işaret etti. Gürsel Tekin ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olacak mı sorularının sorulduğu şu dönemde hedefleri ile ilgili samimi açıklamalarda bulundu.
Abone olCHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin seçim sonrası CHP'de yaşanan tartışmaları sanhaber.com'dan Derya Demir'e değerlendirdi. Kılıçdaroğlu'na kurultay çağrısı yapan Tekin, tarih olarak partinin kuruluş yıldönümü olan 9 Eylül'ü işaret etti. Gürsel Tekin ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olacak mı sorularının sorulduğu şu dönemde hedefleri ile ilgili samimi açıklamalarda bulundu.
"ADAY OLURSAM İSTANBUL'U ALIRIM"
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak
sizin adınız konuşuluyor. Nedir bu konudaki
düşünceniz?
2009'da ve 2014 yerel seçimlerinde de çok açık talep etmiştim.
Bugün de bu konuda talebim değişmedi. Partim bana bu görevi verirse
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni alacağımıza eminim. Bize oy
vermeyen seçmenlerin yaşadığı mahallelere yönelik uzun süredir çok
ciddi çalışmalar yürütüyorum. Bunu merak edenler, AK Parti'nin
güçlü olduğu yerlere gidip; Esenyurt, Bağcılar, Pendik,
Sultanbeyli, Sultangazi'ye beni sorabilirler. Kazanmak istiyorsak
buralardan başlamalıyız.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile bu konuda görüştünüz
mü?
Henüz bir görüşmemiz olmadı. Ben aslında İstanbul İl Başkanı
olduğum dönemden itibaren çok yakinen takip ediyorum bu kenti.
1/100 binlik planını anayasa kitapçığı gibi tane tane bilirim.
Nerde, ne oluyor ne bitiyor? Kamu arsaları, Milli Emlak’a ait
yerler, imar durumları, kentsel dönüşüm konusundaki mağduriyetler,
deprem, ulaşım gibi konularda fiilen bir belediye başkan adayı gibi
olmasa da İstanbul milletvekili olarak, İstanbul'u bilen biri
olarak devamlı sahada olduğum konusunda tevazu göstermek
istemiyorum.
Nasıl bir belediye başkanı olurdunuz?
Şehirleri sadece siyasetçiler eliyle yönetecek olursanız, o şehir
sonunda yaşanmaz bir noktaya gelir. Şehirler; bilimle, liyakat la,
meslek odalarıyla kısacası ortak akılla yönetilmelidir.
Hatırlayın, Sayın Erdoğan'da en sonunda itiraf etmişti. "Biz bu
şehre ihanet ettik" diyerek. İstanbul 3000 yıllık tarihi ile bütün
dünyanın hayranlıkla baktığı bir yer. Bu şehre ihanet etmeden
yönetirseniz üstesinden gelemeyecek sorunu kalmaz İstanbul’un…
"İSTANBUL'DAN KAÇIŞLAR BAŞLADI"
"AK PARTİ'NİN KALESİ FATİH GÖÇ VERİYOR.."
Dünyanın her yerinde iktidar partileri, muhalefetin uyarılarını her
zaman dikkate alırlar. 2005 yılından itibaren İstanbul'daki ihanet
projeleri ile ilgili olarak çok ciddi uyarılarımız oldu.
Betonlaşmadan dolayı yaşanan sıkıntıları aktarmaya çalıştık. 3000
yıllık tarihimize bakın, ilk kez 2015- 2018 yılları arasında 450
bin seçmen bu şehirden göç etmek zorunda kaldı. Taşı toprağı altın
olarak nitelendirilen bu güzide şehirden 450 bin seçmen neden göç
etti? Hiç mi sorgulamayacaksınız? Çok ilginçtir; en çok göç veren
semtlerin başında da Fatih ilçemiz geliyor. İktidar partisi en çok
oy aldığı Fatih'teki göçün nedenini araştırma gereği bile duymuyor?
Gelsinler bana sorsunlar, ben onlara nedenlerini anlatırım. 3
yıldır bu konuyu araştırma yapıyorum.
İyi şehir yaratmanın kriteri, iyi binaların olmasından geçmiyor.
Havası, suyu, trafiği ve altyapısı ile yaşanabilir şehir
yaratmaktan geçiyor.
Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi İstanbul'a da ciddi bir
yabancı göçü yaşanıyor.
Suriyeliler başta olmak üzere, İstanbul'a başka ülkelerden gelen
yabancı sayısı 800 bini aştı. Hiçbiri yerleşik bir düzene sahip
değil. Çocuklar ayrıca önemli bir sorun. Son beş yıl içinde 1
milyona yakın çocuk dünyaya geldi. Bunların sadece 200 bini
İstanbul'da yaşıyor. Eğitim, sağlık gibi konularda hiçbir
güvenceleri yok. Mendil satarak, kâğıt toplayarak, dilenerek
yaşıyor bu çocuklar. Yetişkin olduklarında nasıl topluma adapte
olacaklar bu konuda hiç kafa yoran yok.
Erdoğan, 30 milyar dolar para harcadığını ifade etmişti. Bu paralar
bir milyon çocuğun sistemle bütünleşmesi, eğitilmesi, barınması vb.
Konularda harcanması gerekirdi! Sokağa atılan bu çocuklar ülkenin
altına dinamit konması anlamına gelir. Bir buçuk yıldır
Afganistan'dan ciddi göç var İstanbul’a. Kendi mahallelerini
oluşturdular. Sudanlıların, Suriyelilerin, Afganların mahallesi
var. Neden Arabistan'a, Katar'a gitmiyorlar. Çünkü güven içerisinde
ve özgürce yaşamak için geliyorlar buraya.
Bir seçim maratonunu daha geride bıraktık. Seçim bitti ama
tartışmalar devam ediyor. Mesela seçmenin en çok sorduğu soru CHP
sandıkları neden koruyamadı?
Siyasi partiler ve seçim yasalarımız çok ilkel. Dünyanın geri
kalmış ülkelerinde bile bizdeki bu sistem yok. Hiç beğenmediğimiz,
yıllardır savaşın içinde yaşayan Irak'ta bile insanlar kendi
kimlikleri ile Irak'ın herhangi bir şehrinde, herhangi bir yerinde
oylarını kullanabiliyorlar. Biz niye kullanamıyoruz. Yazın 2 milyon
tarım işçisi var. Bu insanların kendi şehirlerine dönüp oy
kullanması mümkün değil ki. Böyle bir çelişki olur mu? 'Siyasi
partiler kendi oylarını koruyacak' ne demektir? Devlet niye var?
Anayasamızda açık belirtiliyor. Devlet vatandaşın can ve mal
güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Devlet benim oyumu nasıl
koruyamıyor.
CHP'nin hiç mi hatası yok?
Çok defa söyledim. Yine söylüyorum. Ukalalık yapmak amacında
değilim ama bu partide seçim tecrübesi olan birkaç kişiden biriyim.
2009 da, benim il başkanı olduğum dönemde yapılan seçimlerde
göstermiş olduğumuz performans sonucunda, uluslararası arenada ödül
almıştık. Ama ne yazık ki, üzülerek söylüyorum bu deneyimimizi
kullanma şansımız olmuyor…
Bu konuda görevli olan arkadaşlar yoğun çaba sarf ettiler. Ama
böylesine geniş bir coğrafyada bütün köylerdeki, kasabalardaki
sandıklara yetişebilmek mümkün değil. Bunu iktidar partisi bile
yapamaz. Bu devletin görevidir. YSK'nın görevi budur. Ama o da
çaresiz. Herkes konuşuyor o konuşmadı. Seçim bittikten sonra
konuştu. Atı alan Üsküdar'ı geçti. Bu kuralsızlık karşısında
başvurulacak bir yer yok. Sistem çürümüş durumda. Bunu değiştirmek
mecburiyetindeyiz. 1983 seçiminde Kenan Evren taraf olmasına rağmen
o dönemde YSK son derece kurallı, sistemli çalışmıştı. Dünyanın
uyguladığı seçim sistemini uygulamamız gerekiyor. İskandinav
ülkelerinde seçim bir haftaya yayılıyor. Vatandaşını zora
sokmuyorlar. Demokrasi budur.
En çok merak edilen de seçim gecesi neler oldu diye soruyor
herkes.. Neden sessiz kalındı? Devletin tüm imkânlarına karşı
mücadele edildiği böylesi kritik bir seçim gecesinde, Parti genel
merkez yöneticileri ile Sayın Muharrem İnce ve ekibinin
bir arada olmaması zaten başlı başına ayrı bir sorun
oluşturdu.
Muharrem İnce ben parti rozetimi çıkardım o yüzden seçim
günü ve gecesi CHP Genel Merkeze gitmedim dedi...
Buna bir sözüm yok ama bir seçim yaşanıyor ve bu seçimde nasıl
oyunlar oynanacağı da malum. Yüksek Seçim Kurulu ve Anadolu
Ajansı'nın ne kadar taraflı olduğunu da biliyorsunuz. Tüm bu
gerçekler ortada dururken, ilgili kişilerin ayrı gayri ortamlarda,
birbirlerinden habersiz olmaları kabul edilebilir bir durum mudur?
Beni en çok rahatsız eden konu budur…
O gece bir açıklama yapılamaz mıydı?
Bunun bile yapılıp yapılmayacağı önceden planlanmalıydı. Tam da
söylemek istediğim husus bu. Kurmay ekip önceden bir strateji
belirlemesi gerekirdi.
Anormal şeyler mi yaşandı o gece?
Olmaz olur mu? Seçim kararı alındığı günden itibaren anormallikler
yaşandı. Elimizi kolumuz bağlamışlar şekilde seçimlere çıktık.
Seçim başladığı günden itibaren önce kuralların oluşması
gerekiyordu. Hiçbir kuralın olmadı, kuralsızlığın
kural olduğu bir seçim yaşadık.
Taban değişim istiyor mu?
Taban da, seçmen de, örgütte iktidar görmek istiyor. Bu son derece
normal değil mi?
Muhalefet mi yetersiz Erdoğan mı çok güçlü?
İktidar olan kimse, bu başarı ona aittir. Bir ülke düşünün; 21
milyon seçmeniniz sosyal yardım alıyor. Bu seçmen sürekli tehdit ve
şantaj altında yaşıyorsa seçmenin kendi kararını değiştirmesi çok
zordur. Kırsal bölgede oturanlar için çok daha zor. Buralarda
muhalefetin oy alması güçleşiyor. O yüzden kuralların oluşması
gerektiğini belirtiyorum. Seçimden 3 ay önce söyledim bunu ama
maalesef bunlar daha önceki seçimlerde hiç yaşanmamış gibi
muhalefet rahat davrandı. Önümüzde bir yerel seçim var. Şimdiden
bir planlama yapmak zorundayız. Bu konuda iddialıyım. İstanbul'da
bütün sandıkların tamamına sahip çıkmış biri olarak. Bunun örneği
2009 seçimleri. İstanbul'da 20 bakan, cumhurbaşkanına karşı sadece
ben ve arkadaşlarım, kırık bir minibüs ve Sayın Kılıçdaroğlu üçümüz
çalıştık.
"CHP OLARAK KURULTAYA GİTMELİYİZ"
Partide yaşanan iç çekişmeler rahatsızlık yaratıyor mu sizde? Yerel
seçimlere az zaman kaldı.
Bugüne kadar sessiz kalmamın tek bir nedeni var kimseyi kırmak
istemedim. Sessiz kalmayı tercih ettim. Ama artık yeter diyorum.
Seçim bitti ve başarılı ya da başarısız tartışmalarının gazete ya
da televizyon ekranlarında konuşulması benim içimi acıtıyor.
Kurullarımız var. Saatlerce, günlerce buralarda sorun neyse
tartışılabilir. Ama şu anda delege sayısı üzerinden tartışmalar
yapılıyor. İvedilikle Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun
tartışmaları ortadan kaldırabilecek bir kurultay çağrısını kendi
isteğiyle yapması gerektiğini düşünüyorum.
Lider değişikliğine ihtiyaç olduğunu düşünüyor
musunuz?
İç tartışmasını bitirmiş, yerel seçimlere hazır yapısal anlamda
yenilenmiş bir CHP ile 89 ruhu yaşatılmalı. Lider değişikliği
gerekli mi gereksiz mi buna kurultay karar verecektir. Benim içim
acıyor. Ben 35 yıldır partiliyim. Partinin her kademesinde görev
yapmış biri olarak bütün bu tartışmaların ortadan kalkması için
kurultaya gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunun için 9 Eylül'de
en uygun gündür. Partimizin kuruluş yıldönümüdür. CHP, kuruluşundan
bugüne nasıl hep umut olduysa bundan sonrada umut olabilmesi için
bu kurultay toplanmalıdır.
Sayın Kılıçdaroğlu ve İnce partimizin için çok kıymetli kişiler.
Benim kişisel düşüncem gazete ve televizyonlar üzerinden
konuşmaları doğru değil. Hemen hızlı bir şekilde olması gereken
şey; Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın İnce'nin bir araya gelmesi ve 9
Eylül'de ne yapılması gerekiyorsa onu konuşmaları gerekir. Bu
süreçte bu yarış hiç kimseye yarar sağlamaz. Seçmenimizin
beklentisi doğrultusunda başarıya giden yeni bir yol haritası
oluşturulmalıdır. Benim kişisel olarak yaptığım çalışma gösteriyor
ki, şu anda bir seçim olsa 30 büyükşehir belediyesini CHP çok rahat
alabiliyor. Ama bu mantıkla birbirimizi öteleyerek bunu yapmamız
mümkün değil. Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın İnce'de bu uyarımı
dikkate alırlar umarım.
sanhaber.com / Derya Demir