Hilmi Yavuz: Siyasal İslam, Müslümanlığı kamusal alanda görünür olmaya indirgedi
Hilmi Yavuz: Siyasal İslam, Müslümanlığı kamusal alanda görünür olmaya indirgedi
Abone olİSTANBUL (CİHAN)- Yazar ve şair Hilmi Yavuz, "İslam'ın artistik
ve ahlaki anlamda medeniyet boyutu geriye itilince, siyasal İslam
da ister istemez bir forma dönüşmüştür. Siyasal İslam, Türkiye’de,
Müslümanlığı, altını çizerek söylüyorum, kamusal alanda görünür
olmaya indirgemiştir." dedi.
Hilmi Yavuz, Nokta Dergisi'nden Fatih Vural'a konuştu. Gündemdeki
konular ve Türkiye'nin demokrasi mücadelesiyle ilgili önemli
tespitlerde bulunan Yavuz, gelecekten ümitli olmadığını belirterek,
yaşadığı 80 yılı 'sükut-u hayal ve hüsran' olarak özetliyor. Yavuz,
"Tayyip Bey gidecek, başka birisi gelecek. Yine ara bir demokrasi
dönem yaşayacağız ve kısa sürede bitecek. Türkiye'nin gerçek bir
demokrasiye geçmesi için en az iki yüz yıl daha gerekli. Onda da
bir garanti yok. Türkiye demokrat o-la-maz. Çünkü bizim insanımız
demokrasiyi sevmiyor. Burası, bir Doğu toplumudur. Doğu
toplumlarının koşullarında da iktidarlar daima despotizme
meyillidir." şeklinde konuştu.
"AK Parti döneminde 'despotizm-ara rejim demokrasi' döngüsünün
kırılacağına inandınız mı?" şeklindeki soruya Yavuz, "Evet! Sol
bunu yapamadı. Dolayısıyla, Türkiye’de demokratikleşmenin olsa olsa
sağdan ve muhafazakârlıktan gelebileceği konusunda belki çok naif
bir hassasiyet oluştu bende." ifadelerini kullandı.
"İnsanlar, özellikle 28 Şubat döneminde başlayan ‘mazlumluk’
kavramının tuzağına mı düştü?" sorusuna ise ünlü yazar şu cevabı
veriyor: "Evet! Bu önemli bir noktadır. Referandumda ben, 'Yetmez
Ama Evet'çi değildim! Ben, direkt 'Evet'çiydim! Üç gerekçem vardı.
Bir, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı şüpheli sıfatıyla
sorguya çekmek isteyen Van Savcısı Ferhat Sarıkaya, HSYK kararıyla
savcılıktan uzaklaştırıldı. Bununla kalmadı, meslekten ihraç
edildi. İki, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasındaki
Sabih Kanadoğlu formülasyonu; 367. Ondan önceki hiçbir aday böyle
bir dayatmayla karşılaşmamış! Anayasa Mahkemesi de bunu onayladı.
Üç, TSK’dan birtakım insanların, eşleri başörtülü ya da kendileri
karargâhta namaz kılıyor diye ordudan tard edilmesi. Bunların
başvuracakları bir makam da yoktu."
"TAYYİP BEY’İN TEK ADAM OLMAK İSTEDİĞİNİ 2012’DE ANLADIM"
"Onlar arasında edebiyatçı İskender Pala da var." hatırlatması
yapılması üzerine Yavuz, "Evet. Bu üç gerekçe, vicdanen benim kabul
edebileceğim bir şey değil. Bunları da o dönemde yazdım. O nedenle
referandumda 'Evet' dedim. O zaman AK Parti bütün bu sorunlara, 28
Şubat despotizmine karşı bir alternatif getiriyordu. 2012’ye kadar
da bu tavrı sürdürdüm." diye konuştu.
"Kopuş noktanız neresiydi?" şeklindeki başka bir soruya Yavuz,
"Kopuş noktam, Tayyip Bey’in bu ülkeyi tek başına yönetme eğilimine
kapılmış olmasıdır. 2012’deki bir yazımın sonunda Tayyip Bey için
'Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var' demiştim. 17-25
Aralık ya da Gezi olayları daha ortada yoktu." hatırlatmasını
yaptı.
"SİYASAL İSLAM’IN TEK ADAMLIĞIN ÖNÜNE GEÇECEK ENTELEKTÜEL GÜCÜ
YOK"
"Siyasal İslam’ın içindeki entelektüel unsurlar, Tayyip Bey’in tek
adamlık arzusuna bir denetim mekanizması oluşturamaz mıydı? Ya da
siyasal İslam’ın böylesine bir gücü var mıydı?" sorusunu ise Yavuz,
şöyle cevapladı: "Siyasal İslam’ın böyle bir entelektüel gücü yok!
Bunu anlama sürecimin bir başlangıcı var… Siyasal İslam, medeniyeti
mi yoksa dogmaları mı yani akaidi mi referans alıyor? İkisinin
birbirinden ayrılmazlığını düşünmek gerekir. Zira İslam aynı
zamanda çok büyük estetik medeniyetidir. Sermet Sami Uysal, Yahya
Kemal’e sorar: 'Üstadım siz de Müslümansınız, Mehmed Akif de.
Aranızda ne fark var?' Yahya Kemal diyor ki: 'Akif, akaidin
şairidir. Ben, İslam şiirinin şairiyim.' Bu çok önemli bir
tespittir. Yahya Kemal’in 'İslam şiirinin şairi' ifadesinin
kapsamını genişletebiliriz. Aslında 'Ben, İslam medeniyetinin
şairiyim' diyor, Yahya Kemal. İslam, bir estetik ve ahlak
medeniyetidir. Böyle felsefi bir arka planı var. Artistik ve
entelektüel…"
"Mevlânâ da 'Zevki olmayanın imanı olmaz' diyor." hatırlatmasına
ise Yavuz, "Doğru. Böyle olunca, bugünkü siyasal İslam’ın neyi öne
çıkardığını ve neyi geriye ittiğini düşünmeye başladım. Akaidi yani
Akif çizgisini öne çıkarıyor. Akif’i asla inkâr etmiyorum, çok
büyük bir şair. Ama medeniyeti ‘tek dişe kalmış canavar’a benzetir.
İslam’ın artistik ve ahlaki anlamda medeniyet boyutu geriye
itilince siyasal İslam da ister istemez bir forma dönüşmüştür.
Siyasal İslam, Türkiye’de, Müslümanlığı, altını çizerek söylüyorum,
kamusal alanda görünür olmaya indirgemiştir." tespitinde
bulunuyor.
"NİYE ZAMAN'DAN AYRILAYIM?"
"Şu andaki toplumsal ve siyasal kriter 'paralel' kelimesi üzerinden
yürüyor. Siz ise 17-25 Aralık süreci sonrasında bile Zaman
gazetesinden ayrılmadınız. Bir baskı gördünüz mü?" şeklindeki
soruya Yavuz, "Mahalle baskısı gördüm. Onlar, daha başından
itibaren Zaman’da yazmama itiraz eden kişiler. Bunlar başta eski
solcu ve Kemalist dostlarım. 17 Aralık öncesinden itibaren beni
hidayete davet ettiler! 17 Aralık’tan sonra da 'Bak gördün mü?
Demedik mi sana?' dediler. Ki, beni gerçekten seven insanlar.
Bunların sayısı az değil."
"Paralel' damgası yemenizden mi korktular?" sorusuna da ünlü yazar,
Evet. Bu furyada benim zarar görmemden endişe ettiler. Ben, 17-25
Aralık’tan önce AK Parti’ye muhalefet etmeye başlamıştım. Ama balık
hafızalılar, bunu 17-25 Aralık’a yordu. Zaman’dan niye ayrılayım?
Benim Türkiye’de söyleyecek sözüm var. Kendime birtakım
salahiyetler vehmediyorum yahu! Bana imkân verin, yazayım! 1997
yılında Zaman gazetesi geldi bana. 19 yıldır yazıyorum orada. Niye
ayrılayım ki?" şeklinde cevap veriyor.
"PARALEL DAMGASI YEDİM"
"Zaman’da yazdığınız için ‘paralel’ damgası yediniz mi?" sorusuna
ise Yavuz, şu cevabı verdi: "Yedim tabii! Boğaziçi
Üniversitesi’nde, 1980’den 2005’e kadar bir ders verdim:
'Türk-İslam Düşüncesine Giriş.' Bu dersi vermeye başladıktan sonra,
entelektüel donanımının fevkalade yüksek olduğunu zannettiğimiz
birtakım arkadaşlardan bana şöyle mesajlar geldi: 'Sen dinci mi
oldun?' Onlara da söyledim. Dine iki türlü bakılabilir. Bir, bilgi
objesi olarak. Batı’da bir sürü oryantalist İslam’ı en ince
ayrıntısına kadar biliyor. Onlar dinci mi oldu? İki, inanç objesi
olarak. Böyle düşünsem üniversitede ders değil, camide vaaz
veririm. Ya da 'Hilmi Yavuz, Zaman’da yazıyor. Gerici oldu.'
Geçelim. 80 yaşıma geldim ve burama geldi yahu! Bu ağzı olup da
konuşanların büyük kısmı da 'saygın' konumdalar." CİHAN