İKİ SELANİKLİ

İzmir ve Selanik.. Çok benzer bu iki şehir birbirine..

Boncuk gibi gökyüzüyle, kordon boyuyla küçük İzmir gibidir Selanik.. Yedi yıl arayla bu şirin Ege Kentinin küçüğünde dünyaya gelen iki yiğit vatanseverin yolları büyüğünün yani İzmir’in tertemiz sinesinde ve toprağında kahramanlıklarıyla kesişmiştir..

Balkan Bozgununun ertesi, büyük savaşın arefesi..

Emperyal ülke ajanlarının cirit attığı yerlerdir Avrupa’nın doğusu.. Hasan Tahsin Recep’ten olma Ayşe’den doğma Osman Nevres İttihat ve Terakki’nin sivil muhafız kadrosundadır. Balkanları baştan başa katederek büyük savaşın öncesinde İngiltere başta emperyalistlerin lehinde espiyonaj faaliyetlerinde bulunan Türk düşmanı Baxton Kardeşlerin imha edilmesi görevini üstlenir. Hedef o sırada Bulgaristan’dadır. Fethi Beyin Büyükelçi, Mustafa Kemal’in Ateşemiliter olarak görev yaptığı Bulgaristan’da. Sofya’nın gözden ırak bir kesiminde buluşurlar. Selanik’i saymazsak ikinci kesişmesidir yollarının!. Mustafa Kemal o sıralardaki konjönktürü süzerek eylemin Bulgaristan sınırları dışında yapılmasını salık verir, kabul edilir.. Günler sonra biraderleri Bükreş’te sıkıştırır Nevres.  ‘ Bizim barbar türklerle konuşacağımız bir şey yoktur ‘ yanıtı üzerine bombayla karşılık verir. Yakalanıp 10 yıl hapse mahkum olur.. Dünya Savaşı sırasında Bükreş’in Müttefik Almanya tarafından ele geçirilmesiyle hürriyetine kavuşup soluğu babasının kafa kağıdıyla aldığı pasaportla İstanbul’da alır.. Orada da entrikalardan bunalıp Mustafa Kemal’in Anadolu’yu işaret etmesiyle İzmir’e geçer.

Sorbonne Üniversitesi’nde siyasal bilimler eğitimi gören Osman İzmir’de Hukuk-u Beşer Gazetesini yayımlayarak adını duyurur. Son derece bilgili, çağının ötesinde, yurtsever bir aydındır. Gazetesinde feminizmin bu topraklarda öncüsü olarak değerlendirilebilecek yazılar başta ışıklar saçar; taaki 1919 yılına dek!.

1919 Mayısı, mütareke İzmiri.

Gazeteden çıktı, Saat Kulesi’nin yanından denize doğru yürüdü..

Ege’nin incisi İzmir, Mondros’ta imzalanan utanç mütarekesi gereği Yunanistan’a bırakılmıştı. Vali Kambur İzzet ve ordu komutanı Ali Nadir Paşa’ya rağmen şehrin yurtseverleriyle ve günümüzün İzmir Atatürk Lisesi’nin öğretmenleri ve öğrencileriyle Beyler Sokağı’ndaki sinema salonunda Redd-i İlhak-i Milliye Örgütü çoktan teşkilatlanmış ve istim üzerindeydi..

Sultani Müdürü Mustafa Necati’nin öncülüğünde tüm İzmirliler Maşatlık’ta toplanmaya çağırılıyordu. O Mustafa Necati 1894’te gözlerini açtığı İzmirine borcunu ödedikten sonra Cahit Sıtkı’yı haklı çıkarırcasına 1929’da 35 yaşında göçmüştür bu dünyadan!. 

Vali Kambur İzzet ve ordu komutanı Ali Nadir Paşa’nın telkinlerinin tersine büyük hareketlilik mevcuttu İzmir’de. İşgal dedikoduları alıp yürümüştü..

Hükümet Konağı karşısındaki kahveye oturdu..

7 Mayıs 1919 günü Amerikan, İngiliz, Fransız ve Yunan Donanmasının kruvazör, dretnot ve torpidoları Pasaport açıklarında demirlemiş durumdaydı.. Maşatlık’ta bağımsızlık bildirisi okundu, and içildi.. İlk tecavüz yunan efzun alayından bir birliğin karaya çıkmasıyla yaşandı. Albay Fethi Bey ve askerleri duvar oldu.. ( Şehit Fethi Bey Caddemize ismi verilen kahraman )

Çayını içerken sol tarafına sakladığı revolverini yokladı. Bir İngiliz el bombası da ceketinin sağ cebindeydi..

15 Mayıs 1919, sabah sekiz suları.. İzmir elden gidiyordu.. Limana yanaşan Yunan bandralı gemiler asker kusmaktaydı mübarek topraklara.. Metropolit Hristos Tomos uzanabildiğini kutsuyordu; türk kanı içmek helaldir..

Kilisenin çalan çanları, efzun bandosunun marşları ve rumların bağırış çağırışlarını duymuyordu bile.. Hedefine kilitlenmiş bir aslanın soğuk kanlılığı ve hareketsizliğindeydi..

İşgal güçlerinin ardından efzun alayı çıktı karaya.. Türk suskun ve sinmiş, Rum gemi azıya almıştı.. Bayraktar efzun alayının önüne geçti. Hafif duraksayarak tören geçişi vaziyeti alıp Kokaryalı yönüne doğru ilerlemeye başladılar.. Hedef Saat Kulesi’nin hemen arkasındaki Hükümet Konağı ve yanındaki kışlaydı..

Aklına Voltaire, Rousseu falan geldi. Bu büyük düşünürlerin torunlarının gözleri önünde sözüm ona demokrasinin helen çocuklarının vahşeti yaşanıyordu.. Hristos Tomos ‘ Ne kadar Türk kanı içerseniz o kadar sevaba işlersiniz ‘ diye bağırıyordu.. Caddenin iki yanına sıralanmış rumların gözlerinde kanın renginin yanında kokusu hissediliyordu..

Bayraktarı tam solundan hizaladı ve mermiyi alın çatısına yapıştırdı!. İngiliz yapımı bombayı son an için saklamıştı. Zaman durdu, nefes alınmaz oldu, bayraktar kana bulanıp toprağı öptü. Yıldırım gibi Kızlarağası Hanının olduğu yere doğru fırladı. Revolverinin topunu açıp baktı; vardı mermi, bomba cabası.. Sıkıştırıldığı sokakta birkaç işgal askerini daha hakladı ordu misali.. Göğsüne saplanan süngülerle kıpırdayamadı, oracıkta kaldı..

9 Eylül 1922. Sabah saatleri, Belkahve Sırtları.. Muzaffer Ordularımız İzmir’e girer. Kadifekale’de Türk Bayrağının göndere çekildiğini görünce Büyük Selanikli Nif Köyüne geçer.O anları Ruşen Eşref’ten dinleyelim : ‘’ Seni, bir iki basamak merdivenle ilk katına çıkılan, zaten sanırım o ev sadece bir katlı idi, o evin kapısından içeri girişte, başları beyaz örtülerle sımsıkı sarılı köy kadınları karşıladılar,yedi sekiz kadın... Gölgeler gibi çekingendirler. Seni o dar girişte görünce, yerlere doğru eğildiler; sarılıp dizlerinden öptüler; baş örtülerinin ucu ile ayaklarından tozlar aldılar, bir ikisi o tozları gözlerine sürdüler! Ve onların gözlerinden senin ayakkabılarına yaşlar damladı. Sen onları ağır başla selamladın. Onlar senin önünde el bağladılar, yaşlı gözlerle sana uzun uzun baktılar. Bu el bağlayışlar, bu susuşlar sana bir sonsuz minneti ve hayranlığı bin sözden ne kadar daha iyi anlatıyordu. ‘’

İzmir ve Selanik.. Çok benzer bu iki şehir birbirine..

Hasan Tahsin denizden bakıldığında Saat Kulesi’nin solunda heykelleşmiştir. Montrö Meydanı’ndan Şehit Nevres Bulvarıyla çıkılan Cumhuriyet Meydanı’nda ‘ Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir ‘ sözünün heykelleştiği at üzerinde Büyük Selaniklinin heykeli vardır. Montrö Meydanının hemen yanında fuarın Lozan Kapısını görürsünüz. Tam karşısında Mustafa Necati’nin ve naçizane benim İzmir Atatürk Lisesi yer alır.. Coğrafyadan biyolojiye dikey geçiş yapacak olursak; damarlarımızda akan kan tutsaklıkla bir arada tutulamaz…   

Yorumlar