İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme
İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme
Abone olEski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, KURAMER (Kur’an Araştırmaları Merkezi) tarafından yayınlanan ’İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme’ kitabında, İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı sorunlara dikkat çekerken, oluşan olumsuz İslam algısının zihinlere giderek daha çok yerleştiğine işaret ediyor.
İslam dini ve İslam’ın tarihsel tecrübesi hakkında bilgi veren Bardakoğlu, Allah’ın dünyaya tek bir din gönderdiğini vurguladığı kitabında şu ifadelere yer veriyor: “Hz. Adem’in getirdiği ile son Peygamber Muhammet Mustafa’nın (s.a) getirdiği, özde aynı din, aynı davet, aynı vahiydir. Sadece zamanın geçmesiyle şartlara göre yeni ilaveler, yeni açıklamalar geldi; eski davetlerden sapma varsa onlar düzeltildi ve ilahi davetin nihai şekline 'İslam' denildi.”
Modern dönemde Müslümanların yaşadığı sorunları dile getiren Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, insanlık tarihi boyunca yine insanların neden olduğu büyük acılar yaşandığını hatırlatarak, İslam dünyasının İslam medeniyetinin en parlak dönemlerindeki bilgi arayışını, düşünce ufkunu yitirmeye başladığını ve son yüzyıllarda bilim, fen ve teknolojide geri kaldığının altını çiziyor.
Günümüz Müslümanlarının din ile devlet ve siyaset arasında nasıl bir ilişki kurulması gerektiği konusunda, birbirinden bir hayli farklı görüşler savunduğunu kaydeden Bardakoğlu, demokrasi ve özgürlük fikrinin bir arayış ve umuda karşılık geldiğini bu nedenle İslam dünyası için adeta can simidi olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Bardakoğlu, İslamiyet’in evrensel bir din olduğunu bu nedenle bir siyasi model, demokrasiyi öngörme, emretme ve reddetme gibi bir konumunun olamayacağını ifade ediyor.
Kitapta, şu ifadelere yer veriliyor:
“Bugün İslam Coğrafyasında kendi ellerimizle inşa ettiğimiz ve hayata aktardığımız ‘ Müslümanlık tarzı’ ile İslam dininin yüce değerleri arasındaki makasın hayli açıldığını üzülerek görmekteyiz. Bu duruma şüphesiz bir çok sebep yol açmıştır. Mesela din içi çoğulculuk, yerini tek hakikatçı görüşlerin ve ideolojilerin savaşına terk etmiş, rahmet kaynağı olması gereken mezhep ve görüş farklılıkları artık fitne ve kardeş kavgasını körüklemeye başlamıştır. Gelenekçisinden selefîsine, modernistinden tarikatçısına kadar birbirine zıt ve birbirini dışlayan, hata din dışı sayan görüşler sadece halk kesimlerini değil ulemayı da kuşatmış durumdadır. İslâm esaslarına aykırı biçimde üretilen kutsallıklar ve dindar kesimlerin zihinlerini çelen dinî değer istismarları Kur’an ve Sünnet’in önüne perde olmakta, İslâm akidesine zarar vermekte, hatta dünyadaki İslâm algısını, birlik ve dirliğimizi, huzur ve güvenliğimizi de tahrip etmektedir. İşte bu noktada – can sıkıcı da olsa- kendi sorunlarımızla yüzleşmemiz ve kapımızın önüyle ilgilenmemiz gerekiyor. Çünkü doğruya ulaşmanın ilk adımı nerelerde ne tür yanlışlar yaptığımızı görmektir.”