İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANSIN
Her geçen gün onlarca kadın fiziksel şiddetin yanı sıra, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddet gibi farklı şiddet türlerine maruz bırakılmaktadır. Kadın ölümleri nedenlerinin araştırmaları sonucu, ortaya çıkan bulgular kadınların biyolojik cinsiyet kimliklerinden ötürü ne yazık ki ağır bedelleri ödedikleri bir gerçektir.
Toplumsal cinsiyet, kadınlara ve erkeklere toplumsal olarak yük- sorumlulukları ifade eder. Kadın çocuk doğuran, bakım- temizlik ve yemek gibi ihtiyaçları karşılayan erkek ise evin dışında maddi sorumluluğu karşılayan olarak kabul görmektedir. Kadınların var olan sıkıntılarını çoğumuz biliyoruz. Henüz o sorunlar çözülmemişken erkeklerin toplumsal cinsiyet rolünü benimseyip benimsemediğini sorgulamak çok saçma gelebilir. Ama çoğu erkeklerin toplumsal cinsiyet rollerini benimserken olumsuz etkilenebileceklerini düşünüyorum.
Erkeklere dayatılan bu durum onları daha mesafeli olması gerektirdiği zorunluluğunu arttırıyor. Bu şekilde iletişim sorunu başlıyor ve olması gerektiği gibi yakınlık kurulamıyor, bu da şiddeti etkileyen faktörlerden biri bana kalırsa...
Sürekli kontrollü olmak adına bastırılan duygular barındırdıkları için stresli bir yaşam içerisinde buluyorlar kendilerini. Bu durumun içinde aile faktörünün büyük etkisi var elbette ki!
"Aslan oğlum" lardan "Prenses kızım" lardan vazgeçmediğimiz sürece kadın olsun erkek olsun ciddi kişilik bozuklukları olan bireyler var etmiş olacağız.
Kadına ve erkeğe yönelik cinsiyet farklılıkları kültürel özelliklere, yaş, statü, ekonomik gelir gibi olgular ışığında şekillenmektedir hiç şüphesiz !
Bu olgular da bireyler arasında belirgin farklılıkları da beraberinde getirmiştir. Toplumların bireylere ön koştuğu toplumsal cinsiyet rollerine uyma çabası çoğu yargı mekanizmasından uzaklaştırır, bir anlamda da günümüzün önemli sorunlarından " öteki " kavramına zemin oluşturmuştur diyebiliriz. Toplumun bireyden beklediği davranışların dışında durum söz konusu olduğu vakit ötekileştirmeye çoğumuz tanık olduk değil mi?
Evli olmadığı hâlde çocuk sahibi olan bir kadın toplum tarafından neden kabul görmez ya da evlenmiş ayrılmış ve çocuğu olan bir kadınla evlenen erkek neden tepkilerin odağı olur?
Hepimiz cevapları biliyoruz.
Toplumsal cinsiyetle ilgili esas sorun ise kadın ve erkeğin toplumsal ilişkiler düzleminde salt farklı olması durumundan değil, eşit olmayan koşullarda olduğu noktasına vurgu yapmak gerekir. Kadınların erkeklere oranla daha az ekonomik güce sahip olmasının ve daha az statü sahibi olmasının, aynı işlerde çalışmış olmalarına karşın kadınların aynı emek doğrultusunda aldıkları ücretin erkeklere oranla daha az olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Ve neticesinde kadın - erkek arasında baskın üstün olma ilişkisi mevcuttur.
Bugün günümüzde baskın gücü erkek egemenliğinde ve yazının başında da belirttiğim gibi binlerce kadın mağdur olmaktadır. Böylesi vahim birçok tablo ile karşı karşıyayken 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un uygulanması konusunda duyarsızlık had safhada...
İstanbul Sözleşmesi 'nden vazgeçilmesine izin vermemek için, diken üstünde her kadın kol kola mücadeleye devam ediyor. Can sıkıcı yeni olaylar yaşanmaya devam etmesin diye mücadele iyi ama şu var ki artık bıçak kemiğe dayanmış durumda.
Bir an önce
O "karar verici" koltuklarda oturmaktan ve kadınların hayatına ilişkin ahkâm kesmekten vazgeçmeli siyasi yelpaze...