Anasayfa /  Güncel

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'den Erdoğan’a sert tepki

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "Sayın Erdoğan; iş yapıyor gibi görünmek için, şekilden şekile girmekten artık vazgeç. Aldığın abuk sabuk kararlarla, zor durumdaki insanlarımızı daha da zor duruma düşürme. Ya işini yap, ya da sandığı getir! Biz de memleketi hak ettiği gibi yönetelim" dedi.

Abone ol
Abone ol 02 Haziran 2021 15:17

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Akşener, Ayasofya’da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hakarete sert tepki göstererek, “Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor. Allah bunu yapanları da göz yumanları da ıslah etsin” ifadelerini kullandı.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

* Türkiye, cami açılışında bile milleti bölmeyi başaran bir zihniyet ile yönetiliyor. Bu kirli zihniyet ne zaman sıkışsa milletimizi değerleri üzerinden ayrıştırmaya çalışıyor. Nifak tohumları ekip, milletimizi birbirine düşürüyor.

* Tek önceliği koltuk olanlar kirli siyasi hesapları gereği bu toplumsal ayrışmadan, bu gerilimden besleniyorlar. Bunun son örneğini Taksim Cami açılışında yaşadık.

* Biz davet aldık, davet edenlere teşekkür ederim. Programımız vardı ama benim adıma sayın Grup Başkanımız İsmail Tatlıoğlu katıldı. İstanbul’umuza hayırlı olsun.

'ALLAH’IN EVİNDE BÖYLE KİRLİ HESAPLARIN MEKANI HALE GETİRİLEMEZ'

* Ancak sayın Erdoğan ve ekibinin, Allah’ın evinde bile düşmanlık üretme hastalığını kabul edemeyiz. Sayın Erdoğan bir kez daha hatırlatayım, camiler müminler ibadet etsin diye yapılır.

* Taraftarına zafer, muhalefetine mağlubiyet yaşatacaksın diye yapılmaz. Allah’ın evi böyle kirli hesapların mekanı hale getirilemez. Camilerimiz hepimizindir. Taksim Cami’nde ibadet eden vatandaşlarımızı kendi hesaplarına alet edemezsin.

* Sırf sayın Erdoğan’a yaranacaklar diye AK Parti Mahalle Temsilcisi kılıklı sözde din adamları, kutsal mabedimizde Cumhuriyetimizin kurucusuna lanet okuyor. Allah bunu yapanları da yapılmasına göz yumanları da ıslah etsin.

* Zerre utanmadan Allah’ın huzurunda nefret kusanlara, gündem değiştirmek için ecdanına lanet okuyacak kadar küçülenlere inat, İstiklal ordularının başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha minnet ve saygıyla anıyorum.

* Net bir aşı takvimi oluşturulmuş mu? Oluşturulmamış. Turizm ve konaklamalarla ilgili ne gibi kısıtlamalar var? Belli değil. Öğretmenlerin kadro beklentilerine bir cevap var mı? Yok. Ne var? Her zamanki gibi bolca hamaset, birkaç tane de yarım yamalak tedbir var.

* Bu kapanma kararının bilimsel bir temeli var mı? Bilim Kurulu saat 10:00’dan sonra sokağa çıkma yasağı getirilmesi virüsü engeller demiş midir?

* Yoksa Erdoğan’ın ‘Dostlar alışverişte görsün’ diyerek aldığı kararlar mıdır? Türkiye Cumhuriyeti göz kararı ile, Sayın Erdoğan’ın paşa gönlüne göre yönetilecek bir ülke değildir.

'YA İŞİNİ YAP, YA DA SANDIĞI GETİR'

* Sayın Erdoğan, iş yapıyor gibi görünmek için şekilden şekille girmekten vazgeç. Ya işini yap ya da sandığı getir. Biz de memleketi hak ettiği gibi yönetelim.

* Böyle iş bilmezlik olmaz. Böyle devlet insanlığı olmaz. Böyle pandemi yönetilmez. Sayın Erdoğan; iş yapıyor gibi görünmek için, şekilden şekile girmekten artık vazgeç.

* Aldığın abuk sabuk kararlarla, zor durumdaki insanlarımızı daha da zor duruma düşürme. Ya işini yap, ya da sandığı getir, biz de memleketi hak ettiği gibi yönetelim.

BURHAN ŞEŞEN SANATÇILARA DESTEK İSTEDİ

Akşener kürsüyü MÜYORBİR Başkanı sanatçı Burhan Şeşen’e bıraktı.

Şeşen, şu açıklamalarda bulundu:

* Ey bu ülkeyi yönetenler, bir ayrılık sonrasında ya da bir aşk acısı çektiğine hiç mi bir şarkımız size teselli olmadı, bir ağıta bir bozlakla hiç mi hüzünlenmediniz, bir düğünde hiç mi halay başı olmadınız, dağ başını duman almış marşını da mı okumadınız; müzisyenler gerçekten özel insanlar.

* Ben hâlâ bu yaşında bir şarkıyla dünyayı güzelleştirebileceğime inanıyorum. Çok ütopik ama bizler de sizler gibi her şeyi barış oyluyla uzlaşmayla demokrasi sınırları içerisinde çözmeye çalışıyoruz.

* Gençler yeni bir akım başlattılar, bu sözlerle konuşmamız noktalayacağım, gözünü yumma müziğe sahip çık, gözünü yumma sahneye sahip çık.

'ÇİFTÇİMİZ ZOR DURUMDA'

* Pazartesi günü Hatay’daydık. Hataylı çiftçimiz zor durumda. Soğan üreticisi bir kardeşimiz yolumuzu kesip önümüze soğanları döktü. Ben de söz verdim onun döktüğü soğanları Meclis’e getirip görmeyenlere gösterebilmek için buraya koydum.

* Onlar bu soğanları döktüler, anında haklarında işlem başlatıldı. Bu soğanlar tarlada kalmış. Böyle bir ucube sistem, düzen olabilir mi? Rahmetli Müslüm Baba’nın dediği gibi, “Yansın bu dünya”. Zaten bu dünyayı yakarsa garipler yakar, bu soğan yakacak bu soğan.

* Umarım Sayın Erdoğan ve arkadaşları da Hataylı kardeşlerimin durumunu görmüştür. Biz gezerken ne yapalım diye plan program yapanlar bizim o gezdiğimiz alanlardaki acıları, eksikleri umarım görürler. Biz provokasyonlara da engellere de iftiralara da alışkınız. Yeter ki Hataylı çiftçinin derdi çözülsün.

* Sayın Erdoğan, yeri gelmişken söyleyeyim ben de kalmasın. Kabinenin yıldızı, alan uzmanlığında damadının tahtını sallayan tarım bakanın geçen hafta Hatay’a gelmiş Ziraat Odası Başkanı ile oturup yemek yemiş ama çiftçiye uğramamış.

* Güvenlik nedeniyle uğramadı demişler. Çiftçinin yanında olmayı güvenlik problemi sayan bir tarım bakanı var. İşte yolun sonu görünüyor… Böyle utanmazlık olur mu?

ERDOĞAN’A ‘GELİN HANIM’ YANITI

* Biliyorsunuz Sayın Erdoğan geçen haftaki grup toplantısında Rize’deki provokasyonun azmettiricisi olduğunu itiraf etti. Daha başka planları da olacak ki “Bu daha iyi günleriniz” diye ekledi.

* Bu vesile ile kendisine Rizeliliğini, Rizeli bir ailenin oğlu olduğunu da hatırlatmış olduk çok gururluyum. Sayın Erdoğan, madem Rizelisin o zaman Rize’ye sahip çıkacaksın kardeşim.

* İkizdere’yi korumak için canla başla mücadele edenlere destek olacaksın. Madem Rizelisin, gelin hanımın adım atmasını beklemeyeceksin, önce sen davranacaksın.

* Rize’nin doğasını birkaç rantçıya yedirmem diyeceksin. Madem Rizelisin İstanbul’a ihanet ettiğin gibi Rize’ye ihanet etmeyeceksin.

* Son 5 yılda çay ithalatı arttıkça arttı, ihracatımız ise yüzde 30 düştü. Sayın Erdoğan’ın hemşerileri daha az, başka ülkelerin çay üreticisi daha çok kazanıyor.

* İkizdere’nin güzelim ormanlarına taş ocağı açmaya çalışan hem de Rizeli olan o malum müteahhite bir otoyoldan bir yıl için 2 milyar 150 milyon lira garanti ödemesi yaptı.

* Çay üretiminden 1.5 milyon vatandaşımızın karnı doyuyor. 1.5 milyon insanımızın ekmek kapısı için verilen destek sadece 180 milyon lira. Bu para Kuzey Marmara Otoyolu için bir ayda ödenen para! Utanmazlığa bakar mısınız! Sayın Erdoğan alfa gelince Rizelisin ama Rizeliyi düşünmüyorsun.

* Sonra da Rize’nin gelini hemşerilerine sahip çıktı diye küplere biniyorsun. Buradan ilan ediyorum köpürsen de tehditler savursan da sahip çıkmaya devam edeceğim.

* Sen daha dur senin deyiminle bunlar daha iyi günlerin. Gelin Hanım sen elsin dedi ya, valla ben kayınvalidemi çok seviyorum aynı evde de oturuyoruz senelerdir.

* Kayınvalidenin tembihi var garip gurabanın yanından ayrılmayacaksın, Rizelinin ardında duracaksın. Onun için kayınbirader de öğrenecek gelin hanımdan öğrenecek.

'HATA ÜSTÜNE HATA'

İktidar kayırmacılıkla, liyakatsız kadrolar ile beceriksiz üzerine beceriksizlik, hata üstüne hata yapmaya devam ediyor. Tarım Bakanlığı raporu diyor ki, Çay ihracatı için markalaşma çalışması yapılmalı. Peki aynı Tarım Bakanlığı bunun için ne yapmış? ÇAYKUR’a AK Parti Rize İl Başkanının ağabeyini atamış. Ne markalaşma be, öff.

Bu zihniyetle çayı Türkiye’de hak ettiği yere getiremeyiz. O nedenle ilk seçimde önce bu zihniyeti göndereceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yıllarda dünyaya örnek olacak bakışıyla kurulan Atatürk Orman Çiftliği vizyonundan 100 yıl sonra geldiğimiz noktaya bakar mısınız?

 Bereketli hilal diye tanımlanan bu coğrafyada, AK Parti iktidarı yüzünden bir yandan dünyanın en yüksek gıda enflasyonu ile boğuşuyoruz diğer yandan çiftçimizin iflasın eşiğine getirilmesine şahit oluyoruz.

 Bizim derdimiz, o sorunları çözerek milletimize nefes aldırmak. Bu iş bilmezliğe, bu beceriksizliğe mecbur değiliz.Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöken, bu eğri düzenin artık sonuna geldik.

 İktidar için yolun sonu gözüküyor. Beş bin yıllık devlet geleneğimizin paçavra edildiği, dedikodu kazanlarının kaynayıp, kirli hesapların ve karanlık ilişkilerin ortalığa döküldüğü bu dönem, bir iktidarın vedasına işarettir. Son haftalarda yaşananları ibretle takip ediyoruz. Biz meseleye, devletin itibarı açısından bakıyoruz.

Çünkü bu devlet hepimizin. Devlet insanlığından nasibini alamamışların elinde zarar görmesine, asla müsaade etmeyiz. Ancak, yaşanan çirkinlikleri de görmezden gelemeyiz.

 Geçen hafta, Sayın Erdoğan'ı uyardım. “Bağımsız bir yargı süreci derhal işletilsin.” dedim. O ne yaptı? Küçük ortağın dolduruşuna geldi, gitti kefalet koydu. Toplum vicdanını rahatlatmak yerine, kendisini tartışmaların tarafı yaptı.

Sayın Erdoğan; Bu işler, öyle bir kişinin çıkıp, ortaya kefalet koymasıyla olmaz. Devlet böyle yönetilmez. Bu işler, şeffaf ve adil bir biçimde yürütülen yargı süreçleriyle olur. Toplum vicdanını rahatlatarak, tüm şüpheler giderilerek olur. Suçu olan cezasını çeker, suçsuz olan da aklanır işinin başına döner.

Seni bir kez daha, devlet ciddiyetiyle, ve makamının sorumluluğuyla hareket etmeye davet ediyorum. Çalışma arkadaşlarına bir an önce çekidüzen ver. İçişleri Bakanı'nın, Adalet Bakanlığı'yla, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı'nın da, İçişleri Bakanı'yla, medya üzerinden atışması devlet geleneğimize yakışmaz.

'İÇİŞLERİ BAKANI’NI KENARA ÇEKİLMESİNDE FAYDA VAR'

İçişleri Bakanı'nın, kenara çekilmesinde fayda vardır. Delilleri toplayacak kolluk gücünün rahatlatılması, yargının, siyasi baskı hissetmeden görevini yerine getirebilmesi için, adalet mekanizmasının, gölgesiz çalışabilmesi için bu şarttır. Gerisi, bağımsız Türk mahkemelerinin işidir. İşin doğrusu budur.

Partili Cumhurbaşkanlığı isimli bu ucube sistemde, Türkiye bir yönetim krizi yaşıyor. Ekonomiden pandemiye, tarımdan eğitime, ve hatta, ülke gündemini son haftalarda meşgul eden iddialara kadar, her alanda bunun yansımalarını görüyoruz.

“İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önerimiz, İşte tam da bunun için çok önemli. Üzülerek görüyoruz ki; Türkiye, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni daha fazla taşıyamıyor. Bu yolun yol olmadığı, artık belli oldu.

Bu sistemin, Türkiye için büyük bir hata olduğu apaçık ortaya çıktı. Türkiye'nin yeniden hukuk, adalet ve demokrasi rayına oturması gerekiyor. Varsın onlar, her zamanki gibi, hatalarını inkar etsinler. Varsın onlar, her zamanki gibi, kafalarını kuma gömüp, sarayda sefa sürsünler. Varsın onlar, yeni anayasa fantezileriyle kendilerini oyalasınlar.

 Er ya da geç, o sandık gelecek ve bu iktidar gidecek. Tek adam değil, millet iradesi diyecek. Dayatma değil, ortak akıl diyecek. Mafyokrasi değil, demokrasi diyecek. Korku değil, huzur diyecek. Fakirlik değil, refah diyecek. 5 müteahhit değil, 84 milyon diyecek. Haksızlık değil, adalet diyecek.

Yorumlar
Çok Okunanlar