İZMİR’DEN

Nisan ayının 7’sinden itibaren bu köşede birlikteyiz.

‘ Merhaba ‘ başlıklı yazımın ilk cümlesi benim aklımda..

‘’ 12 yaşımdayken; o güne dek kirli ama sakin akan Meles Çayı'nın delirmiş gibi taşarak mahallemizi ve evimizi basacağını tahmin edemezdim. Seneler sonra Havana’nın Malecon kıyısında oturup dalgın bir şekilde Atlas Okyanusu’nu seyredeceğimi de… ‘’

Sekiz ay geçmiş üzerinden.. O sekiz ayda belki tahmin edebileceğimiz/ettiğimiz; ama asla gerçekleşmesini arzu etmeyeceğimiz olayları yaşadık buralarda! Salgınla mücadele ederken büyük bir deprem yaşadık!. Yüzyirmiye yakın canımızı yitirdik.Binlerce insanımız evsiz kaldı. İzmir’de yaşayanlar fay hattı üzerinde olduklarının bilincindedirler. Bilincindedirler de; deprem o fay hattı üzerinde gerçekleşmedi. Merkez üssü Samos yakınlarıydı.

İzmir’in kalanına darbe vuramayan deprem yaşadığımız yere çok değil beş- altı  kilometre uzaklıktaki Bayraklı’yı yerle bir etti!. Toprağı çok değil sekiz metre kazdığınızda suya kavuşacağınız, zemini jöle kıvamındaki Bayraklı’yı!. Bu konu benim açımdan kapanmayacak! Sorumlularının ensesinde olacak nefesim. Emekliyim, zamanım bol, köşem var! Garibanın, haklı ama güçsüzün her daim yanında olacağım..

Nisan ayının hem baharı muştulayan hem de salgın paydasındaki karanlık günlerinin başlangıcında; sevgili eşimin covid illetinden habersiz aylar önce planladığı ve parasını ödediği gezisi iptal olunca kaçalım dedik büyük şehirden! Dostların araya girmesiyle yaklaşık üç aylığına uygun bir rakama ev kiralayıp Bodrum’da aldık soluğu.

1990’ların ikinci yarısından itibaren tanıdım Bodrum’u.. Hep çalışmak amacıyla oradaydım. Hep de çalıştım! Sabah kaldığım otelden ilk çıkan, akşamsa son dönen oldum. Ayağımı denize soktuğumu hatırlamam! Taa ki 2017’de dostum Başar’la sadece bir kereliğine Yalıkavak Sahili’nde kısa süreliğine de olsa serinlediğimiz gün hariç! 

Haziran sonlarında ‘ Kavimler Göçünü ‘ hatırlatan bir yolculuk sonrası ulaştığımız Bodrum’da üç ay geçirdik.. Boş durmadım elbette! Çoğu ‘ Seyir Defteri’ temalı altı yazı yazdım.

Kimi biiçlerde günlük bin lira şezlong ve tanesi seksen lira olan lahmacunla gündeme gelen Bodrum’u değil de;  ‘ Bir başka Bodrum mümkün ve var ‘ ana eksenli mekanları kimi zaman fiyat vererek ilan ettim buradan.

Rus oligarkın koyda demirli bilmem kaç milyon dolarlık teknesinin karşısında, belediyeye ait Bitez Kafe’de buz gibi su ve Türk Kahvesi’ni sadece on liraya yudumlayarak yazılar yazdım..

Mayıs ayında iki yazıma konu ettiğim ve basın sorumlusunun arayarak teşekkürlerini bizzat ilettiği İzmir Suat Seren Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki kontrollerimizi aksatmadık.. Aile Hekimimiz Hüseyin’le zaten her daim birlikteyiz. Onlar başımızın tacı.. Moralli, güvende hissetmeleri için bu köşe hizmetlerindedir.

8 nisandaki ikinci yazımın başlığı ‘ Elbette Kitap ‘ ismini taşıyordu. Sekiz aylık süreçte elbette okudum!. Okudum da; okuduklarımı iletemedim buradan sizlere.. Bakıyorum da; elli civarı kitap var dimağımdan süzülen.. Oradan oraya savuran gündem karmaşasından vakit bulup varamamışız tadına, affedin!.

Aynı gündem karmaşasının bir hediyesi de kızlı-erkekli sekiz ay aynı yuvayı paylaştığım hayat arkadaşımla birlikteliğimizi bir türlü resmiyete dökememekti! Onu da çözdük bu arada!.

7 Eylül günü salgının izin verdiği biçimde, oda nikahı organizasyonuyla ve on kişinin katılımıyla evlendik..

Hülasa-i kelam; ne kadar toparlayabilirsek o kadar toparladık yaşamımızı, duygularımızı ve dimağımızı.. 6 Aralık sabahı İzmir’deki evimizdeyiz.. Oradan yazıyorum..

Yaşam döngüsünde milim kıpırdamayan bir duruşum olduğunu gururla ifade etmeliyim.. Hal böyle olunca yüzlerce yazı yazsam da; kendimle çelişmeyeceğimin ayırdındayım.. Siz de yazın bana.. Portalda e-posta adresim var.. En azından İzmir’de bir kardeşiniz, ağabeyiniz, evladınız var..

Haksızlıklara birlikte karşı çıkalım…

 

Yorumlar