Kardak'ta bekleyiş kötü hava şartlarına rağmen sürüyor
Türk Sahil Güvenlik güçleri, Kardak krizinin 21'inci yılında, Türk karasularını ihlal eden Yunan güçlerini önleme çalışmalarına olumsuz hava şartlarına aldırmadan devam ediyor
Abone olMUĞLA
Türk Sahil Güvenlik güçleri, Kardak krizinin 21'inci yılında, Türk karasularını ihlal eden Yunan güçlerini önleme çalışmalarını sisli havaya rağmen bugün de sürdürdü.
Muğla'nın Bodrum ilçesine 3,8 mil mesafedeki Kardak kayalıklarına yakın bölgede konumlanan Sahil Güvenlik botları, yoğun sise rağmen periyodik devriye nöbetini 12'nci günde de icra etti.
Dün öğle saatlerinden bu yana denizde görüş mesafesinin oldukça düşmesi nedeniyle Kardak kayalıkları karadan güçlükle görülebiliyor. Ekipler buna rağmen devriye görevini aksatmadan devam ettiriyor.
Yunan güvenlik botunun da bekleyişi sürüyor
Türk Sahil Güvenlik unsurlarının bölgedeki bekleyişi sırasında bir Yunan güvenlik botunun da Kardak'ın arkasındaki kayalıkların yakınında beklediği ve zaman zaman telsiz konuşması yaptığı duyuldu.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı bir askeri gemi, hem yasa dışı geçişi engellemek hem de bölgede yaşanabilecek olumsuzluğa müdahale edebilmek için Turgutreis açıklarındaki Çatalada önlerinde bekleyişine bugün de devam etti.
Kardak krizi nedir? 1996'da Yunanistan ile ne oldu?
25 Aralık 1995 tarihinde, Figen Akat isimli Türk gemisi, Bodrum sahilinin 6 kilometre kadar açığında bulunan ve Yunanlıların İmia diye adlandırdığı kaya parçasına çarptı. Kayalıkların Türkçe ismi Kardak'tı. Figen Akat'ın kaptanı Türkiye'den yardım istedi. İşte kriz tam da burada patlak verdi. Yunanlılar kayalıkların kendi kara suları içerisinde bulunduğunu iddia ediyor ve ''size ancak biz yardım ederiz'' diyorlardı. Böylece denizin orta yerinde duran bu önemsiz kaya parçaları, iki ülkeyi karşı karşıya getirdi.
Olayın başlangıcı!
Aslında esas mesele Ege Denizinde bulunan bu kaya parçaları
değildi. Kardak kayalıkları iki ülkenin
hakimiyet mücadelesi demekti. Eğer Türkiye bu kayalıkları
Yunanistan'a bırakmayı kabul etseydi, Yunanlılar Ege Denizi
üzerindeki diğer kara parçaları üzerinde de hak iddia
edebilirlerdi. Türkiye'nin tezi ''Osmanlı İmparatorluğu
sonrasındaki kalan toprak parçaları, antlaşmalarla belirlenmemişse
Türkiye'nin olduğu'' yönündeydi.
Türk gazeteciler bayrak dikti!
Halk boyutundan bakıldığında ise, iki ülke vatandaşları da bu
kayalıkların kendi ülkelerine ait olduğunu iddia ediyorlardı. İlk
hareket Yunanlılardan geldi, birtakım vatandaşlar kayalığa ulaşarak
buraya Yunan bayrağı diktiler. Bu harekete cevaben, birtakım Türk
gazeteciler helikopterle adaya inerek, Yunan bayrağını indirdiler
ve Türk bayrağını diktiler. Yunanlılar ise buna sert bir biçimde
karşılık verdiler. Bu sefer donanmalarıyla kayalıklara gelerek,
etrafı kuşattılar. Kendi bayraklarını tekrar diktiler, böylece
Kardak Kayalıkları Yunan donanmasının kontrolü altına girmişti.
AMERİKA İLK KURŞUNU SIKAN KİM OLUSA KARŞISINDA BİZİ
BULUR
Yunanlıların adayı kuşatması başkentte tam bir kriz yarattı. Acilen
bir güvenlik toplantısı yapıldı. Generaller müdahaleye hazırdılar.
Fakat Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel buna karşı çıktı. ''Eğer bu
sebeple bir savaş çıkarsa, bunu Türk milletine izah edemeyiz.
Dünyaya da izah edemeyiz, başka bir yol bulun'' diyordu. Başbakan
Tansu Çiller ise kesin konuşuyordu, ''bu asker gidecek, o
bayrak inecek'' diyordu. Fakat Amerika'nın tavrı daha serti, ''ilk
kurşunu kim sıkarsa karşısında bizi bulur'' diyorlardı. Dolayısıyla
Türkiye, 1974 Kıbrıs Harekatı sonrasındaki duruma düşebilirdi.
Acilen bir çözüm bulunması gerekliydi.
ÇÖZÜM BULUNDU!
30 Ocak 1996 akşamı bütün kuvvet komutanlarının da katılımıyla
başkentte çok önemli bir toplantı yapıldı. Tam o sırada, Dışişleri
Müsteşar Yardımcısı (Tarihçi Pelin Batu'nun babası) CHP'li İnal
Batu, hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir öneri sundu. Bölgede iki
kayalık vardı. İnal Batu, Yunanlıların kuşattıkları adanın tam
karşısındaki boş olan kayalıklara Türk kuvvetlerinin çıkmasını
önerdi. Bu çok akılcı bir öneriydi, fakat kayalıkları ele geçirmek
yine de çok zor bir operasyon olacaktı. Başbakan Tansu Çiller
kuvvet komutanlarının görüşlerini aldı. Generaller ''emir
verirseniz adaya asker çıkartırız'' dediler. Böylece düğmeye
basıldı, operasyon başlıyordu.
TÜRKİYE'NİN PLANIYLA KARDAK'A TÜRK BAYRAĞI
DİKİLDİ!
30 Ocak 1996 akşamı bütün kuvvet komutanlarının da katılımıyla
başkentte çok önemli bir toplantı yapıldı. Tam o sırada, Dışişleri
Müsteşar Yardımcısı (Tarihçi Pelin Batu'nun babası) CHP'li İnal
Batu, hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir öneri sundu. Bölgede iki
kayalık vardı. İnal Batu, Yunanlıların kuşattıkları adanın tam
karşısındaki boş olan kayalıklara Türk kuvvetlerinin çıkmasını
önerdi. Bu çok akılcı bir öneriydi, fakat kayalıkları ele geçirmek
yine de çok zor bir operasyon olacaktı. Başbakan Tansu Çiller
kuvvet komutanlarının görüşlerini aldı. Generaller ''emir
verirseniz adaya asker çıkartırız'' dediler. Böylece düğmeye
basıldı, operasyon başlıyordu.
Komandolar evvela uçakla Bodrum'daki askeri kampa geldiler. Burada
plan tekrar gözden geçirildi. Birçok Yunan gemisinin arasından
sessizce geçilerek, adaya çıkılması gerekiyordu. Eğer herhangi bir
terslik olursa, bu sefer B planı olarak helikopterle indirme
yapılacaktı. Komandolar botlarla yola çıktığında aynı anda
helikopterler de uçuşa başlamıştı. Bir sahil güvenlik gemisi Yunan
kuvvetlerini şaşırtarak komandoları kamufle edecekti. Sat
komandoları gizli bir şekilde adaya ulaştılar ve karaya çıkmayı
başardılar. Fakat tam o sırada SAT komandolarının tim komutanı Ali
Türkşen karanlıkta hareket eden bir şeyler gördü. Hemen timini
savunma durumuna geçirerek beklemeye başladı.
Gergin bekleyiş sonucunda kısık bir meleme sesi duyuldu. Karanlıkta
görülen o hareketlerin keçi olduğu fark edildi. Komando timi derin
bir nefes aldı, adada kimse yoktu. Kısa sürede adaya Türk bayrağı
dikildi. Günün ilk ışıkları ile birlikte Türkiye'de sevinç ve
gurur, Yunanistan'da ise kızgınlık ve şaşkınlık hakimdi. Bir avuç
Türk komandosu, onlarca Yunan gemisinin arasından sessizce
süzülerek, Yunan donanmalarının kuşattıkları adanın karşısına
çıkmayı başarmışlardı. Artık yapacak bir şey yoktu. Eğer Yunanistan
Türk komandolarına ateş açsa, bir savaş başlatacak ve karşısında
Amerika'yı bulacaktı. Bu olaylar üzerine Yunanistan Genelkurmay
Başkanı istifa etti. ABD'nin ve Başkan Bill Clinton'ın olaya
müdahalesi üzerine iki adadan da askerler çekildi ve kriz böylece
sonlandırılmış oldu.
II. Dünya Savaşı öncesi koşullar çerçevesinde müzakere edilen 4
Ocak 1932 Tarihli Türk - İtalyan Sözleşmesi ile bölgenin güneyinde
egemenlik düzenlemeleri yapılmış ve bu amaçla çekilen hattın
kuzeyde üzerinde hiçbir tartışma olmayan hatla birleştiği ifade
edilmiştir. Kardak Kayalıkları da içeren bu bölgeyle ilgili
düzenlemeler ise 28 Aralık 1932'de hazırlanan bir metinde ele
alınmıştır ve burada Kardak Kayalıkları açıkça İtalyan (sonra
Yunan) tarafında görülmektedir. (Aşağıdaki haritada "G" bayraklı
ada). Ancak, bu metnin resmi olarak yürürlüğe girip girmediği
tartışmalıdır ve Türkiye, Kardak Kayalıkları'nın aslında hiçbir
zaman devredilmediği tezini de bu metnin bağlayıcı bir belge
olmadığı iddiasına dayandırmaktadır. Nihayetinde, 1923 Lozan
Antlaşması'nın İtalya'ya devredilen adacıkları tanımlamak için
kullandığı "bağlı adacıklar" ifadesinin içeriği 1932'de
doldurulmaya çalışılmış, II. Dünya Savaşı'nı takiben imzalanan
Paris Antlaşması'yla da ismen sayılan adalar ve "bitişik
adacıkları" Yunanistan'a devredilmiştir. Bu durumda, Türkiye ile
Yunanistan arasında tartışma konusu olan da Lozan Antlaşması'nın
"bağlı", Paris Antlaşması'nın da "bitişik" olarak nitelediği adacık
(ve kayalıkların) hangi coğrafi formasyonları (ve özellikle de
Kardak Kayalıkları'nı) içerip içermediğidir.
Ocak 1996'da Yunanistan ile Türkiye arasında, bir Türk gemisinin
karaya oturması sonucu meydana gelen olaylar yüzünden iki ülke
savaşın eşiğine geldi. Bu olay Kardak
Krizi diye adlandırılmaktadır.
Kaynak: AA-HaberMeydan