Kemal Kılıçdaroğlu : Enis kardeşim hiç üzülme mutlaka beraat edeceksin
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, " Enis Berberoğlu'na 5 yıl 10 ay hapis cezası verilmiş. Bunu asla kabul etmiyoruz, asla ve asla kabul etmiyoruz. Enis kardeşim hiç üzülme, sen adımın Kemal olduğu kadar eminim, bu yargılama sürecinden mutlaka, ama mutlaka beraat edeceksin, biz bunu biliyoruz. " dedi.
Abone ol"GAZETECİLERİN ELİNE KELEPÇE VURMAK, BİR İNSANLIK
AYIBIDIR"
Kılıçdaroğlu, "Silivri'de yargılananlar var, İstanbul'da
yargılananlar var. 21.yüzyılda gazetecilerin eline kelepçe vurmak,
bir insanlık ayıbıdır. Gazetecinin elinde kalemi vardır,
düşüncesini özgürce yazar. Birisini beğenmek veya beğenmemek gibi
bir lüksü yoktur. Oturur vicdanına göre, inancına göre hayatı
sorgular ve yazısını yazar, haberini yapar. Ama 'sen misin yazı
yazan, sen misin kalem oynasan' deyip, iktidarın hoşuna gitmeyen
gazetecilerin eline kelepçe vurup, eğer onları mahkemenin önüne
çıkarırsanız, yine hiç kimse endişe etmesin görüşü ne olursa olsun
bütün yüreğimiz o gazetecilerin yanında, hepsinin yanında.
Yine bugün İstanbul'da Enis Berberoğlu yargılanıyor,
duruşmaya ara verildi. Bekliyoruz nasıl bir karar çıkacak diye.
Elde hiçbir somut veri yok. Bakın bir daha söylüyorum; elde hiçbir
somut veri yok, hiçbir belge yok, hiçbir doküman yok, ama bir
merkezden alınan talimatla Enis Berberoğlu hapishanede esir
konumunda. Buradan Enis Berberoğlu'na da selamlarımızı ve
sevgilerimizi gönderiyorum. Hiç meraklanma, hiç meraklanma! "
dedi.
"VATAN GÖREVİ, ORDUMUZUN YAPTIĞI MÜCADELE TÜRK HALKININ
TÜRK MİLLETİNİN MÜCADELESİDİR, ERDOĞAN'IN MÜCADELESİ DEĞİLDİR
BU"
Kılıçdaroğlu, "Bir devleti güçlü kılan ekonomisidir. Ekonominiz
güçlüyse, yakanızı tefecilere kaptırmadıysanız, üretiyorsanız
güçlüsünüz. Teknoloji üreteceksiniz, bilgi üreteceksiniz, tarlada
ürün üreteceksiniz, fabrikada katma değeri yüksek ürün
üreteceksiniz. Herkes çalışacak, herkes üretecek ve dünyada
ekonomideki gücünüzle söz sahibi olacaksınız. Herkes Türkiye'nin
üretiminden ve gücünden söz edecek; bunu yapacağız, bunu yapmak
zorundayız. Elbette ki Türkiye üreterek büyüyecektir, elbette
ki Türkiye ürettiği zaman insan haklarına değer verdiği zaman
uluslararası alanda da saygınlık kazanacaktır, elbette ki
gazeteciler özgürce yazdığı zaman, uluslararası arenada saygınlık
kazanacaktır. Türkiye'yi saygın kılan demokrasi, insan hakları ve
üretimdir. Bunun kaçınılmaz olduğunu herkesin bilmesi gerekir.
Peki, istediğiniz kadar güçlü olun, üretin, fabrikada,
üniversitede, okulda, tarlada üretin, ama bir konuyu hiç kimsenin
unutmaması lazım. O da şudur: Ülkenin bekası ve geleceği. Ülkenin
bekasının güvencesi, o ülkenin ordusudur. Biz kendi ordumuzu
peygamber ocağı olarak tanımlarız, kendi ordumuzu Mehmetçik'in
yuvası olarak tanımlarız, kendi ordumuzu Mustafa Kemal'in ordusu
olarak tanımlarız. Ordumuzun Afrin'de yaptığı harekatı destekledik
ilk günden itibaren. Hiçbir sağa sola yalpalamayın. Telefon
edildiğinde şunu söyledim: Hava harekatı konusunda gerekli destek
sağlandı mı? Gerekli destek sağlandı. Kullandığım cümle şu oldu:
Allah ordumuzun yolunu açsın. Bugün Afrin'de mücadele
ediliyor, zor şartlarda mücadele ediliyor. Şehitlerimiz geliyor.
İsteriz ki, hiçbir askerimizin burnu kanamasın, her annenin yüreği
pıt pıt adıyor, özellikle çocukları asker olan annelerin. Oğlunun
sağ salim eve dönmesini istiyor. Ama sonuçta bir vatan görevi
yapıyor, bir mücadele yapıyor. Vatan görevi, ordumuzun yaptığı
mücadele Türk Halkının Türk Milletinin mücadelesidir, Erdoğan'ın
mücadelesi değildir bu. Onu siyasallaştırmak doğru değildir, ordu
hepimiz in ordusudur. Hepimizin çocukları, hangi görüşten olursak
olalım askere giderler, askerliklerini yaparlar. Vatani görevdir
bunun adı, parti görevi değildir, vatani görevdir. Şimdi siz vatani
görevi parti görevine dönüştürmek istiyorsunuz. Bunun adı orduya da
vatana da ihanettir, sana buna izin vermem kusura bakma" diye
konuştu.
"SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİ KAÇIRAN ADAMDAN KAHRAMAN MI OLUR
ALLAH AŞKINA?"
Kılıçdaroğlu, "Son 15 yılda Türkiye'nin DNA'sıyla oynandı iki
kurumda; biri ordu, diğeri Milli Eğitim. Bir ülkeyi geriletmek
için, bir ülkeyi batırmak için iki şeyle oynayacaksınız; bir
orduyla, iki Milli Eğitimle. Ordu, Ergenekon Balyoz operasyonlarını
kim yaptı? FETÖ'nün ordunun içinde yuvalanmasını sağlayanlar hangi
şerefsizlerdi, hangi şerefsizlerdi bunlar? Genelkurmay
Başkanlığı... Genelkurmay Başkanını terörist diye hapse attılar.
Genelkurmay Başkanını devletin bütün sırlarına vakıf olan bir adamı
terörist diye hangi şerefsizler hapse attılar, hangi şerefsizler?
Kalkmış bana şereften namustan bahsediyor. Kimse kusura bakmasın,
şeref ve namus yoksunu bir insan şeref ve namustan söz edemez.
Değerli arkadaşlarım, ordunun içinde yuvalattılar, destek
verdiler, her türlü siyasi desteği verdiler. Cumhuriyet tarihinde
ilk kez dört komutan istifa etmek zorunda kaldı, ilk kez dört
komutanı istifa ettirdiler. Yine cumhuriyet tarihinde ilk kez,
terörle mücadele edecek olan ordunun elini kolunu bağladılar,
müdahale etmeyeceksin dediler. Yine aynı şekilde, Kuzey Irak'ta
ordumuzun askerlerin başına çuval geçirildi, bir nota dahi
veremediler. Şimdi kalkmışlar bana kahramanlıktan söz ediyorlar.
Neymiş? Recep Bey kahramanmış. Ne kahramanı yahu ne kahramanı?
Kendi toprağından IŞID'in desteğiyle kaçan, Süleyman Şah Türbesini
kaçıran adamdan kahraman mı olur Allah aşkına? Dünyanın en korkak
adamı, dünyanın en korkak adamı! Kahraman diye geçiniyor.
Söylüyorum, bir daha söylüyorum; sen Türkiye Cumhuriyeti
tarihinin gelmiş geçmiş en korkak adamısın, en korkak adamısın! Sen
kendi toprağını, kendi askerini... Bir insan kendi toprağından
kaçar mı? Süleyman Şah Türbesinden kaçar mı, kaçırır mı türbeyi?
Kim? Şimdi ben bir soru daha sorayım; sen Süleyman Şah
Türbesini kaçırırken IŞID'la işbirliği mi yaptın, yoksa IŞID'dan
korktun mu? Bunun cevabını istiyorum. Bir daha söylüyorum,
gözlerinden öperek söylüyorum, Sevgili Recep Bey gözlerinden öperek
söylüyorum; sen Süleyman Şah Türbesini kaçırırken IŞID'dan mı
korktun, yoksa IŞID'la işbirliği mi yaptın? Verir mi cevabını? Ben
de biliyorum cevabını veremez, ama soru soracağız, bu soruları
soracağız. Hiç kimse unutmasın, Afrin operasyonu devletin bir
operasyonudur, siyasetin değil. Hiç kimse unutmasın. Afrin
operasyonunun başlamasından önce muhataplarıyla gidip devlet adına
görüşen iki önemli devlet bürokratı vardır. Birincisi, Genelkurmay
Başkanı Hulusi Akar'dır, ikincisi MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dır.
Siyaset devreye girmemiş ve siyaset ciddiye alınmamıştır. Bu ikisi
Moskova'ya da gittiler, Avrupa'ya da gittiler, Amerika'ya da
gittiler, Türkiye Cumhuriyetinin bekası için bu operasyonun
gerekliliğini anlattılar ve hava desteğini de bunların sayesinde
aldılar. Kalkmış afra tafra geziyor ortalıkta kahraman diye.
Dünyanın en korkak adamı kahraman olacak. Devletin varlığı
her şeyin üstündedir. Türkiye Cumhuriyetinin bekası her şeyin
üstündedir. Devleti yönetenlerin beş temel kurala uyması lazım,
bakın beş temel kurala. Devleti yönetenler bu beş temel kurala
uymazlarsa, o ülkede beka sorunu ortaya çıkar. Nedir? Birinci kural
şudur: Devlet akılla mantıkla ve liyakatle yönetilir. Liyakatin
olmadığı bir devlet çöker, liyakatle adaletin aynı kavramdan aynı
kökten geldiğini de kimse unutmasın. İkinci kural şudur: Devleti
yönetenler az ve öz konuşurlar. Bir daha söylüyorum; devleti
yönetenler az ve öz konuşurlar. Sabah, öğle, akşam, ikindi, yatsı
konuşmazlar, gevezelik yapmazlar, sağa sola saldırmazlar, milleti
germezler, milleti kavga ortamına sürüklemezler. Çünkü devlet öyle
yönetilmez, devleti yöneten az ve öz konuşur. Devleti yöneten kişi
konuştuğu zaman, hangi görüşten olursa olsun insanlar kulaklarını
kabartırlar, bakalım çok önemli bir şey ki devletin başkanı
konuşuyor diye. Yok öyle bir şey. Üç, devleti yönetenlerin
birinci görevi, toplumda adaleti sağlamak; adalet yok bu
memlekette, adalet yok! Bir Allah'ın kulu çıksın desin ki, bu
memlekette adalet var, bir Allah'ın kulu! Adalet yok, hani
devletten söz ediyoruz, hangi yönetimden söz ediyoruz? Adaleti
sağladığınız zaman huzuru da sağlarsınız. Şu anda Türkiye'nin en
temel iki sorunu, adaletsizlik ve bundan kaynaklanan
huzursuzluktur. Her evde huzursuzluk var. Beş, devleti yönetenlerin
halkı baskılamaması, baskı uygulamaması lazım; devleti yönetenlerin
millete hesap vermesi lazım. Hesabını veriyorlar mı? Vermiyorlar.
Man Adasında şirket kuruyorlar. İşçi şirket mi kurdu, köylü şirket
mi kurdu, ev kadını şirket mi kurdu? 1 Sterline şirket kuracaksın,
15 milyon dolarlık ticaret yapacaksın. Ortalıkta gezeceksin, dönüp
bana namustan ve şereften söz edeceksin. Hadi canım sen de, sen ne
anlarsın namustan ve şereften. Namus da yok, şeref de yok. Bu
beş temel sorun nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Beş temel
soruna uymazsanız, o ülkenin bekası tartışma konusu olur. Neden beş
temel sorun diyorum? Bunun için. 15 yıl önce Türkiye'nin beka
sorunu yoktu. Şimdi herkes Türkiye'nin bekasından söz ediyor.
Niçin? Devlet yönetilmiyor, adaletle yönetilmiyor, liyakatle
yönetilmiyor, sağduyuyla yönetilmiyor; önyargı, kin ve öfkeyle
yönetiliyor ve bu Türkiye'nin başını belaya sokuyor."
dedi.
"SALİH MÜSLİM'İ ÇAĞIRIP DEVLET ERKANI KARŞILIYORSA, BUNDAN
DAHA BÜYÜK TERÖR ÖRGÜTÜ PROPAGANDASI MI OLUR?"
Kılıçdaroğlu, "PYD'yle ilgili de soru sormuştum. Bizi suçluyor,
efendim ağzı dolu dolu bunu söylemiyormuşum. Ne söyleyeyim?
Ağzımdan çıkan belli, duymuyorsan ne yapalım. Benim bildiğim
insanlar kulaklarıyla dinler, sen kulağınla dinlemiyorsan be ne
yapacağım, kime anlatacağım? Kızmasının sebebi ne biliyor
musunuz? Sebebi şu: PYD liderinin Yargıtay kararına rağmen -ki,
Yargıtay terör örgütüdür dedi PYD- Ankara'ya davet etti, altına
kırmızı halılar serdi, oturdu konuştu sohbet etti. Devletin bütün
sırlarını paylaştı ve terör örgütü lideri bakın, oturdu konuştu.
Ben de milletvekili arkadaşıma dedim ki Sayın Mahmut Tanal'a,
bunlar terör örgütüne yardım ve yataklık yapmaktan git suç
duyurusunda bulun. O da gitti suç duyurusunda bulundu. Hangi
konularda? Terör örgütünün propagandasını yapmak... Evet, Salih
Müslim'i çağırıp devlet erkânı karşılıyorsa, bundan daha büyük
terör örgütü propagandası mı olur? Başka... Terör örgütüne yardım
ve yataklık... Vallahi de billahi de PYD'nin liderine hem yardım
yaptılar, hem yataklık yaptılar, yardım ve yataklık yaptılar.
Söyledim, bak ben seni suçluyorum, sen ağzımı açtıkça dava
açıyorsun hakkımda, bunun hakkında da bir dava açsana. Sevgili
Recep Bey, sen terör örgütüne yardım ve yataklık yaptın, sen ve
ekibin terör örgütüne yardım ve yataklık yaptınız. Bekledim, dava
açamıyor. Açsa ne olacak? Rezil olacak, çünkü mahkeme kararıyla
terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı tescil edilmiş olacak.
Efendim suçu ve suçluyu övme... Bundan daha büyük övme mi
olur? Çağıracaksın PYD'nin liderini, altına kırmızı halılar
sereceksin, tokalaşacaksın, ağırlayacaksın, yemek yiyeceksin, ona
övgüler düzeceksin, bundan daha büyük ne olabilir övme? Efendim
suçu ve suçluyu bildirmeme, bu da önemli bir suç. Mahkeme kararı,
Yargıtay kararı PYD'yi terör örgütü olarak tanımlamışsa ve onun
lideri gelmişse, yakasından tutacaksın götüreceksin adliyeye teslim
edeceksin, polise teslim edeceksin. Terör örgütünün herhangi bir
üyesi için bu yapılmıyor mu? Yapılıyor. Niçin bunun için
yapmadılar? Bu soruya cevap istedim, cevap yok Recep Beyden. Cevap
yok, dut yemiş bülbüle dönüyor bu soruları duyunca. Sen dut yemiş
bülbüle döndün, seni dut yemiş bülbüle döndüreceğim zaten, sen hiç
endişe etme, dut yemiş bülbüle döndüreceğim seni." diye
konuştu.
"MUTLAKA BERAAT EDECEKSİN"
Kılıçdaroğlu, "Tabii bu arada Ortadoğu kaynıyor; Amerika orada,
Rusya orada, İran orada, Türkiye orada, İsrail ve Çin. Amerika
Birleşik Devletlerinin PYD terör örgütüne silah vermesi asla ve
asla kabul edilemez. Bir terör örgütünü meşru bir hükümetin, meşru
bir devletin desteklemesi asla ve asla kabul edilemez. Eğer bizimle
müttefiklik ilişkilerinizi sürdürecekseniz, hiç kimsenin terör
örgütlerine şu veya bu şekilde destek vermesini kabul etmiyoruz. Bu
konuda alınacak olan her kararı sonuna kadar destekleyeceğiz.
Biz kendi bölgemizde huzur istiyoruz, kendi vatanımızda huzur
istiyoruz. 35 yıldır terörden en büyük acıyı çeken ülkeyiz.
Beceriksiz bir yönetim Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürükledi,
beceriksiz bir yönetim Ortadoğu'da Müslüman kanının akmasına yok
açtı. Gitmeyin, bulaşmayın, yapmayın etmeyin dedik, “sana mı
soracağızö dediler. Geldiğimiz hal belli, geldiğimiz manzara belli.
Ortadoğu'da huzur, dünyanın huzuru demektir. Egemen güçlerin
Erdoğan'ı kandırdıklarını biliyorum, dedi ya “Obama bizi aldattıö
diye. Herkes seni aldatıyor zaten, o yüzden zaten Türkiye'nin başı
belaya giriyor. Aldatılan bir adama güvenerek Ortadoğu'da kan
akmasına yol açmayın. Türkiye'nin Ortadoğu bataklığına girmesini
hiçbir zaman istemedik. Bölgemizde huzur istiyoruz, Suriye'de huzur
istiyoruz, Irak'ta huzur istiyoruz. Amerika'nın Irak'a
müdahalesiyle Ortadoğu'daki bütün dengeler altüst olmuştur. Efendim
orada nükleer silah var diye girdiler, sonunda nükleer silah
olmadığı çıktı ortaya. Dolayısıyla hep beraber bunun mücadelesini
vermek zorundayız. Efendim Enis Berberoğlu'na 5 yıl 10 ay
hapis cezası verilmiş. Bunu asla kabul etmiyoruz, asla ve asla
kabul etmiyoruz. Enis kardeşim hiç üzülme, sen adımın Kemal olduğu
kadar eminim, bu yargılama sürecinden mutlaka, ama mutlaka beraat
edeceksin, biz bunu biliyoruz. " dedi.