Kılıçdaroğlu: ABD'nin yaptığını desteklemiyoruz
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD’nin vize yasağına ilişkin, “Amerika’nın yaptığı uygulama yanlıştır. Asla doğru değildir, desteklemiyoruz” dedi.
Abone olCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki
grup toplantısında yaptığı konuşmasına, Avrupa Şampiyonası final
maçında İngiltere’yi 2-1 yenerek şampiyon olan Ampute Milli Futbol
Takımı’nı kutlayarak başladı. Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam
etti:
“Geçen hafta Enis Berberoğlu’nun duruşması vardı. Enis Berberoğlu,
müebbetle yargılandı 25 yıl hapse mahkum edildi alt mahkeme
tarafından. Enis Berberoğlu’nun toplu iğne ucu kadar suçu yoktur.
Ama Enis Berberoğlu üzerinden CHP’ye nasıl kumpas kurarız onun
arayışları vardı. Siz kim olursanız olun, nerede olursanız olun,
hangi makamı işgal ederseniz edin CHP’ye hiç kimse kumpas
kuramayacaktır. Hakimleri, savcıları aldılar sözde hakim ve
savcıları. Talimatla karar veren, sarayın hakimleri ve savcılarına
görev verdiler. Ama bu ülkede namuslu hakim ve savcılar da var.
Enis Berberoğlu’nun davası bir üst mahkemede bozuldu. Enis
Berberoğlu’nun bir an önce serbest bırakılmasını, TBMM’ye gelip
görevinin başında olmasını istiyoruz. Enis Berberoğlu kaçar mı?
Suçsuz adam niye kaçsın, kaçar mı? Kaçtığı zaman ben bu suçu
işledim anlamına gelir. Niye kaçsın? Devlet sırrı diyorlar, devlet
sırrı ne demektir? Derin devletin bildiği, kimsenin de duymaması
gereken bir sırdır. Eğer o sır hukuka aykırıysa ve açıklanırsa
devlet ona sahip çıkmaz. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının bir
yazısı üzerinde gizli mizli hiçbir şey yok. İçinde mühimmatlar var
diyor. Gizli diye kim söylüyor? Herkesin bildiği bir sır, bir olay
gizli olabilir mi? Fatura kime çıkıyor? Enis Berberoğlu’na. Niye
fatura ona çıkıyor? Acaba CHP’ye nasıl ulaşabiliriz diye. Biz
elimizde belge olmadan konuşmayız. Enis Berberoğlu aylardır boşu
boşuna hapishanelerde yatıyor. Bir an önce dönmesini ve
parlamentoda görevinin başında olmasını istiyoruz.”
“BU TOPRAKLARDA TÜTÜN 400 YILDIR EKİLİYOR”
Tütün üreticilerinin dertli olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, “Şu
gerçeğin altını çizmek isterim bu topraklarda tütün 400 yıldır
ekiliyor. Bizim tütünümüz aslında bir dünya markasıdır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında ihracatın yüzde 30’unu tütün oluşturur.
Bu kadar değerli olan tütün 2002’de uluslararası tekellere yenildi.
2002’de 405 bin 882 aile tütünden geçiniyordu. 2015’te 7 kat
küçüldü 56 bine düştü. Yabancı sigara üreticileri Türkiye’ye tütün
ithal etmeye başladılar. Tütün ürünleri imalatının yüzde 89,3’ünü
yabancılar oluşturuyor. Geriye kalıyor yüzde 10. Şimdi bu yüzde
10’a da göz diktiler. Bu nedenle parlamentoya bir kanun getirdiler.
Orada CHP’nin milletvekilleri, komisyon üyeleri her türlü
muhalefeti tütün üreticisinin lehine yapıyorlar, yapmaya da devam
edecekler” açıklamasında bulundu.
“Namusu ve şerefi üzerine yemin eden insanlar ölümü göze alırlar
namuslarından ve şereflerinden vazgeçmezler” diyen Kılıçdaroğlu,
“Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
genel başkan yardımcılarını ağırlıyor, belediye başkanlarını
ağırlıyor. Hani sen namusun ve şerefin üzerine tarafsız
davranacağına dair yemin etmiştin? Bir kez daha Erdoğan’a
soruyorum, çık şu milletin önüne senin için namus ve şeref ne
anlama geliyor bir anlat bakalım. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
genel merkezi yok mu? Gidersin orada görüşürsün. Neden
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görüşüyorsun?” şeklinde konuştu.
Ampute Milli Takımının Avrupa şampiyonu olduğunu hatırlatan
Kılıçdaroğlu, “Bakan hemen Erdoğan’ı arıyor, ‘Takım şampiyon oldu
kutlar mısın?’ diyor. Kutluyor. ‘Beşiktaş stadı içinde Beşiktaş’a
teşekkür edelim, stadı buraya açtılar diye’ diyor. ‘Ne demek, ne
teşekkürü parasını biz verdik’ diyor. Beyefendi sanki cebinden
ödedi. Ne demek parasını biz verdik. O parayı bu ülkedeki tüyü
bitmemiş yetim ödedi. Sanki o para babasının parası. Kimsin sen?”
ifadelerini kullandı.
“BUGÜN GELDİĞİMİZ NOKTADA DIŞ POLİTİKADA ORTAK BİR DİLİMİZ
YOK”
Dış politikada ciddi sorunlar yaşandığına dikkat çeken
Kılıçdaroğlu, “Dış politikanın ayrı bir önemi vardır. Ayrı bir dili
vardır. Bu dili kullanan adamlara da diplomat denir. Dış politikada
konuşurken herkes dikkat etmek zorundadır. Dış politikada iktidar,
muhalefet olmaz. Ortak bir dil geliştirilir. İktidar olanlar dış
politikadaki bütün gelişmeleri muhalefete aktarmak zorundadırlar.
Bugün geldiğimiz noktada dış politikada ortak bir dilimiz yok. İç
politikada farklı dillerimiz olabilir. Ama dış politika böyle
değil. Eğer dış politikada yanlışlar yaparsanız bunun sonuçları
ağırdır ve uzun sürede telafi edilemez” değerlendirmesinde
bulundu.
“CEZALANDIRILAN HÜKÜMET DEĞİL, CEZALANDIRILAN 80 MİLYON
OLUYOR”
Dış politikadaki atışmaları basın üzerinden yapmanın, arka kapı
diplomasisini tamamen kapatmanın hiç kimseye yarar getirmeyeceğini
kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Amerika’da Sarraf davası var Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı
tutuklu. Şimdi rehin alma politikasıyla sorun çözülmeye
çalışılıyor. Dış politikadan Erdoğan o kadar habersiz ki, okuduğum
zaman gözlerime inanamadım. Şöyle söylüyor Amerika ile yaşanan vize
krizi dolayısıyla, ‘Bu karar her şeyden önce çok üzüntü verici.
Ankara’da büyükelçinin böyle bir kararı alarak uygulamaya sokması
üzüntü verici.’ Bir büyükelçi böyle bir karar alabilir mi? Dünyadan
haberi yok. Neden? Amerika’yı kızdırmayalım da bari bütün yükü
büyükelçinin sırtına atalım.
Böyle bir anlayışla dış politika yürütülür mü? Siz alınan bir karar
var ve karar çok ağır, Türkiye açısından çok ağır, ilk kez böyle
bir kararla karşılaşıyoruz, üzüntü verici ve topu sadece
büyükelçinin omuzlarına yıkıyorsunuz. Amerika’nın yaptığı uygulama
yanlıştır. Asla doğru değildir, desteklemiyoruz. Binlerce öğrenci
gidecek okumaya Amerika’ya, hastalar var tedavi olmak için
gidecekler, iş adamlarımız Amerika’ya gidecekler. Bütün bunların
tamamının önü kesiliyor. Cezalandırılan hükümet değil,
cezalandırılan 80 milyon oluyor. Sağduyunun egemen olmasını akılcı
politikalar üretilmesi gerektiğini ifade edeyim. Her iki ülkenin de
sağduyulu davranması lazım. Toplumlara zarar vermesinin yararı
yoktur. Evet, Amerika bizim stratejik ortağımız söyleniyor.
Stratejik ortaklar arasında bu kadar ağır yaptırımlara yol açacak
uygulamaların olmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Umarız kısa süre
içerisinde bu kriz aşılmış olur.”
“BİZ ASKERİN İDLİB’E GİDİŞİNE DESTEK
VERİYORUZ”
“Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib’e gidiyor” ifadesini kullanan
Kılıçdaroğlu, “Her ülke kendi geleceğini güvence altına almak
zorundadır. Türkiye de kendi geleceğini, sınırlarını güvence altına
almak zorundadır. Biz askerin İdlib’e gidişine destek veriyoruz.
TSK oraya gitmeli bir çatışmasızlık bölgesi oluşturmalı” dedi.
İdlib konusunda 6 madde halinde düşüncelerini sıralayan
Kılıçdaroğlu, “Türkiye halkı AK Parti’nin yanlış Suriye
politikasının bedelini çok ağır ve kanlı bir şekilde ödemeye devam
etmektedir. İdlib’ten gelecek her şehidin sorumlusu Recep Tayyip
Erdoğan’dır. İdlib’deki cihatçıların karadan temizliği Türkiye’ye
havale edilmiştir. Görünen odur ki Türkiye İdlib’i temizledikten
sonra devirmeye çalıştığı Esat yönetimine teslim edecektir.
İdlib’teki temizliğin maliyeti çok yüksek olacaktır. TSK’nın Fırat
Kalkanı’ndan çok daha fazla sorunla karşılaşacağı açıktır.
İdlib’deki yüz binlerce sivil çatışmalardan kaçmak için Türkiye’ye
yönelebilir. İdlib’te varlık gösteren cihatçı terörist örgütlerin
Türkiye’ye sızmaları ve ülke içinde saldırılar yapmaları güçlü ve
endişe vericidir” diye konuştu.
BAŞBAKAN YILDIRIM’A NURİYE GÜLMEN VE SEMİH ÖZAKÇA
ÇAĞRISI
Sözlerini önemli bir konu ile bitirmek istediğini söyleyen
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Nuriye, Semih sadece işlerini istediler. Bir KHK ile görevlerine
son verildi. Birisi şu anda hastanede birisi hapishanede. Bir baba
olarak bir baba olan Binali Yıldırım’a seslenmek isterim; dünyanın
en haklı talebi işini istemek. Dünyanın en haklı talebini yerine
getirmek için size düşen görevler vardır. Bu görevleri yerine
getirirseniz büyürsünüz insanlık, insan hayatı bu kadar ucuz
olmamalı. Ölümle pençeleşen iki kişiye yapılan zulümdür, bu zulme
kimse alet olmamalıdır. Komisyonlar kurdular ne yaparsanız yapın
ama bunların bir an önce bunların görevlerinin başına dönmesi
lazım.”