Kılıçdaroğlu'ndan spor dünyasına çağrı: "Hiçbir siyasetçinin önünde eğilmeyin"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Siyasetin spora burnunu sokmaması gerekir. Futbolu, siyasetin arka bahçesine dönüştürürseniz, spor da siyaset de kan kaybeder" dedi.
Abone olKılıçdaroğlu, amatör ve profesyonel spor kulüpleri
yöneticileriyle bir araya geldiği toplantıda, spor dünyasının
birçok sorununun olduğunu, bu sorunları çözmek için, siyaset ve
spor dünyasının üzerine düşeni yaparak, ortak akıl ile hareket
etmesi gerektiğini söyledi.
Son yıllarda sporun, ülkelerin yumuşak gücü olarak öne çıktığını
vurgulayan Kılıçdaroğlu, ülkelerin uluslararası alanda
tanınırlıklarını artırmak için spora önem verdiklerini
kaydetti.
Spor ve siyaset arasında da yakın bir ilişki olduğunu aktaran
Kılıçdaroğlu, "Siyasetin spora burnunu sokmaması gerekir. Eğer
sporu, siyasetin öznesi haline getirirseniz, sporun içine siyaseti
bulaştırırsanız, bu doğru olmaz. Futbolu siyasetin arka bahçesine
dönüştürürseniz, spor da siyaset de kan kaybeder. O nedenle sporu,
sıcak siyasetin dışında tutmalıyız. Bu bağlamda son yapılan ’17
Nisan sabahı ’evet’ diyen bir Türkiye’ye uyanırız’ şeklindeki
açıklamayı spor adına bir talihsizlik olarak görüyorum, bu doğru
değildir. Bu talihsizliğe bir daha kimse düşmez. Sporcu da hiçbir
siyasetçinin önünde eğilmemelidir. Bunu yaptığı zaman işte spor
dünyası asıl saygınlığını kazanmış olacaktır." diye
konuştu.
- "Bütün sporculara eşit mesafedeyiz"
Kemal Kılıçdaroğlu, spora destek verilmesi gerektiğini aktararak,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Emin olun spora gereken desteği vermiş olsaydık, Türkiye bugün bir
terör örgütü belasıyla karşı karşıya kalmazdı. Gençlerimizi
yetiştirseydik, onlara tesisler yapsaydık, belki sporda bir marka
olurduk ama gençlerimize yeteri kadar sahip çıkamadık. Siyaset
kurumu, spora destek verirken ’bizim partinin sporcularına destek
verelim, bizden olmayanları dışlayalım’ anlayışı spor dünyasında
olmamalı. Biz bütün sporculara eşit mesafedeyiz ve bütün sporcuları
destekliyoruz. Var olan sorunların çözümü için elimizden gelen
gayreti gösteriyoruz. Siyaset kurumu, üzerine düşen görevi yerine
getirmiyor. 80 milyonluk bir insan kapasitemiz var ama biz hala
yurt dışından milyonlarca para ödeyip, sporcu transfer ediyoruz.
Yabancı bir sporcuyu getirip, Türk kimliği veriyoruz, sonra da
Türkler başarılı oldu diye seviniyoruz. Herkes bize gülüyor. Bu
nedenle belli bir disiplin içinde spora gereken desteğin verilmesi
gerekiyor. Öyle anlaşılıyor ki bir boş vermişliğin içindeyiz ve
başarıyı sürdüremiyoruz. Bunu engellemenin yolu eğitimden geçiyor.
Zaten eğitim her şeyin anahtarıdır."
- Sporun geliştiği ülkeler en gelişmiş
ülkelerdir"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’de eğitim sisteminin tam
bir felaket olduğunu öne sürerek, ailelerin eğitim düzeninden
memnun olmadığını ve iflas eden bir eğitim sistemi olduğunu
savundu.
Eğitim geriye doğru giderse sporun, hukukun, anayasal düzenin de
geriye gideceğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Bir referandum var
gündemimizde. Anayasa değişikliğini oylayacağız. Ne anlatıyor bu 18
madde? Demokrasi standardını mı yükseltiyor? Demokratik parlamenter
sistemi mi güçlendiriyor? Spor dünyasının sorunu mu çözüyor,
işsizliği mi çözüyor? Hayır. Peki, neden Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının gündemini meşgul ediyor. Hepimizin bu referandum
ile ilgilenmesi lazım çünkü bu referandum bir siyasi parti seçimi
değildir. Neyi seçiyoruz? Demokratik parlamenter sistem mi
istiyoruz, otoriter tek adam rejimi mi istiyoruz? Bu iki tercihten
birisinde bulunacağız. Sporun geliştiği ülkeler, en gelişmiş
ülkelerdir. Bu ülkelerde hukukun üstünlüğü vardır. Demokratik
standartlarımızı geliştireceksek ve var olan sorunlarımıza ortak
akılla çözüm üreteceksek, parlamenter demokratik sistemden yana
tavır almak zorundayız. Bir ülke, iki temel kurala bağlıdır.
Birincisi, hukukun üstünlüğüdür. İkinci temel kural, o ülke
üretiyor mu, üretmiyor mudur. Dünyanın en az gelişmiş 20 ülkesine
bakın, hepsinde başkanlık sistemi var. Hepsinde başkan çok zengin,
halk çok fakir. Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesine bakıyoruz, ABD
dışında tamamında parlamenter demokratik sistem var." ifadelerini
kullandı.
"Tercihimizi buna göre yapacağız. Ya üçüncü ligde yer alacağız ya
da birinci ligde." dien Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Birinci ligde yer almanın temel kuralı hukukun üstünlüğüne
inanmaktır, bir hukuk devleti olmaktır. Üçüncü ligde ise tek adam
rejimi vardır. Hakemin bile taraflı olmasında sorun yaşanırken,
şimdi biz en tepedeki kişinin taraflı olmasını istiyoruz. 80
milyonu değil sadece kendisine oy verenleri temsil etsin diye, bir
kural getiriyoruz yeni anayasa değişikliği ile. Bu doğru değildir.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı hepimizin ortak paydasıdır. Benim de
cumhurbaşkanımdır benim gibi düşünemeyenin de. Yeni anayasa
değişikliğinde, ne diyoruz, ’aynı zamanda partisinin genel başkanı
da olacak.’ Partisinin genel başkanı olursa benim cumhurbaşkanım
olamaz. Ben ayrı partiden, o ayrı partiden. Ben tarafsız olabilir
miyim? Binali Bey ya da Devlet Bahçeli tarafsız olabilir mi ?
Hayır. Biz zaten tarafsızlık üzerine yemin de etmeyiz, öyle bir şey
de yok anayasada. Kim yemin eder tarafsızlık üzerine?
Cumhurbaşkanı. Neden? Bütün siyasi partiler ve vatandaşlara eşit
mesafededir, 80 milyonu temsil eder. "
- "Rejim değişikliğine ihtiyacımız yok"
Demokrasinin her şeyin özü olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu,
demokratik standartların büyütülmesi gerektiğini, bunun yolunun da
eğitimden geçtiğini ifade etti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 141 yıllık parlamento geleneğinin
neden terk edildiğini anlamlandıramadığını belirterek, "Başbakanlık
neden kalkıyor. Osmanlı’da vardı veziriazam ve vezirler. Madem o
kadar geleneklerimize ve tarihimize bağlıyız, neden kaldırıyoruz?
Biri çıkıp da bunun gerekçelerini anlatmış değil. Dolayısıyla rejim
değişikliğine ihtiyacımız yok, neden rejimimizi değiştiriyoruz?
Hangi gerekçeyle değiştiriyoruz?" dedi.
- "Siyasal gerilim azalsa, birçok sorun
çözülür"
Günün 24 saati referandum gündemi dayatıldığı için spora gereken
ilgiyi gösteremediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle
konuştu:
"Türkiye’de bu siyasal gerilim azalsa, insanlar oturup konuşabilse,
bir araya gelip tartışabilseler, birçok sorun çözülür. Bu ülkenin
geleceğini düşünüyoruz, uygar dünyanın bir parçası olmak istiyoruz.
Parlamentoyu, bir engel unsuru olarak görmek asla doğru değildir.
Siyaset kurumu, gerginlikleri azalttığı takdirde, üzerine düşeni
yapacaktır ama siyaset kurumunun üzerindeki vesayet de kalkmalıdır.
Nedir o vesayet? Tek adam vesayetinin, lider sultasının olmaması
lazım. Lider sultasının olduğu bir demokrasi, demokrasi değildir.
Milletvekilini halk seçiyor mu zannediyorsunuz? ’Milletin vekilini
millet seçsin, niye lider seçiyor? Bunu değiştirelim’ dedik.
Yanaşmıyorlar. Vesayet, vesayet diyorlar. Bu lafı en çok
kullananlar, demokrasi üzerindeki vesayetçilerdir. Kaldırın bunu.
Siyasi otoritenin üzerinde, lider vesayeti olunca ne oluyor ?
Parlamentoda milletvekili özgür iradesi ile oy kullanamıyor ya da
el kaldırırken, ’Genel başkan görürse bir dahaki seçimlerde, üstümü
çizer’ diyor. Bu mudur demokrasi? Bu, demokrasi değildir. Peki bunu
kaldırıyor muyuz? Hayır, kaldırmıyoruz. Kim getirdi bunu? 12 Eylül
darbecileri getirdi. Darbe hukukunu kim savunuyor? Biz değil onlar
savunuyorlar. Darbe hukukunu savunanların, darbecilerden şikayet
etme hakkı yoktur."
Kılıçdaroğlu, bu nedenle sorunların çözülmediğini ve derinleştiğini
belirterek, "İşte sporda karşılaştığımız doping faciası. İstifa
eden bir siyasetçi gördünüz mü? Yok. O zaman bir sorunumuz var
demektir. Hayatın her alanına kokuşmuşluk sinmiş durumda. Şimdi
bunun üzerine tek adam vesayeti getireceğiz ve Türkiye’yi tek adam
yönetecek. Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili bütün kararları
bir kişi alacak. Meclisi de feshedebiliyor hem de bir kararla.
Hatta karara da gerek yok. ’Efendim, fesih yetkisi yok’ deniyor,
bal gibi de var. Görev süresi dolmadan, meclisi seçime
götürüyorsanız, meclisi feshediyorsunuz demektir. Bu fesih
yetkisinin olduğunu, sadece ben söylemiyorum. Adalet ve Kalkınma
Partisi’nin Adalet Bakanı da söylüyor. Nerede? Meclis’te söylüyor.
Açıp tutanaklara baksınlar. Hatta Adalet ve Kalkınma Partisi’nin
Anayasa Komisyonu Başkanı da söylüyor. ‘Fesih yetkisi getiriyoruz,
Amerika’dan ayrı olarak’ diyor. Onları hiç görmüyorlar, ben ‘fesih
yetkisi var’ dedim ya ‘Kılıçdaroğlu yalan söylüyor’ diyorlar. Benim
elimde kanıt var. Bütün televizyon kanalları, gazeteciler de sizin
elinizde. Sizin istediğiniz gazetecilerle, sizin istediğiniz
televizyonda oturalım, medeni insanlar gibi konuşalım. Ben mi doğru
söylüyorum, sen mi? Gelmezler, onlar da biliyor benim doğruyu
söylediğimi." değerlendirmesinde bulundu.
- "Mustafa Kemal hiçbir zaman tek adam olmadı"
Ülkeye, bayrağa, çocuklara karşı herkesin sorumluluğu olduğunu dile
getiren Kılıçdaroğlu, "Hepimiz bir arada yaşama irademizi en güçlü
şekilde ortaya koymalıyız. Dünya görüşlerimiz farklı olabilir ama
biz arada huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bir arada haklarımızın
güvence altında olduğu bir anayasa istiyoruz. Çünkü haklarımız
güvence altında ise daha huzurlu yaşarız. Her görüş saygıdeğerdir,
demokrasilerde kural budur, bunu tersine çevirmek istiyorlar.
Tersine çevirmemek de bizim elimizde. ’CHP neden Anayasa
Mahkemesine gitmedi?’ diyorlar. Milletin kaderini Anayasa Mahkemesi
belirlemez, bir milletin kaderini milletin kendisi belirler. O
yüzden Mustafa Kemal hiçbir zaman tek adam olmadı ve ona bile fesih
yetkisi verilmedi. Mutlaka sandığa gidilmeli, çünkü bu hepimizin
geleceğini belirleyecek olan anayasa değişikliğidir." ifadelerini
kullandı.