Kılıçdaroğlu'ndan Abdullah Gül çıkışı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinda aday olarak Abdullah Gül'ü göstereceği iddialarına ilişkin, "Bu konuda bize gelen hiçbir şey yok. Olmayan bir konuda bir düşünce beyan etmemizin mantığı yok. Soru şu: Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?" ifadelerini kullandı.
Abone olTürkiye'yi içinde bulunduğu tablodan çıkarmak için özveride bulunmak gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu tablo bir partiyi aşan tablodur. Bu tablo içinde tüm değerlendirmelerimizi yapmamız gerekiyor" dedi.
Cumhuriyet'ten İpek Özbey'in sorularını yanıtlayan CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ve ailesinin yurt dışında serveti olduğunu ileri sürerek, "Türkiye'ye getirsin" dedi. "Trump, 'Senin servetini, mal varlığını inceleyeceğiz, aklını başına al' dediğinde Erdoğan hiç sesini çıkarmadı. Erdoğan ailesinin Türkiye’ye vergi açısından da ihanet ettiğini çok iyi biliyoruz. Man Adası’ndaki olay buydu" ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, "Vergi cennetlerinden gelecek paranın vergilendirilmesini sağlayacak kararname 2006 yılından bu yana çıkarılmıyor (Kurumlar Vergisi Kanunu madde 30/7). Çünkü Erdoğan Ailesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vergi ödemek istemiyor" açıklamasını yaptı.
Kılıçdaroğlu'nun İpek Özbey'e verdiği röportaj şu şekilde:
-Önce kurultay, Millet İttifakı polemikleri ve tabii ki Muharrem İnce faktörü... Bir açıklama yaptınız ve iddiaları parti yönetimi olarak yanıtladınız. Muharrem İnce’yi disipline vermeyi düşünüyor musunuz?
Bu aşamada hayır.
- Peki hangi aşamada?
Partiye zarar veren hiç kimseyi partide tutmak istemeyiz.
- Muharrem İnce CHP’ye zarar veriyor mu, kime yarıyor bu kargaşa?
Bunun takdirini kamuoyuna bırakıyorum.
- İnce, sizi muhalefetin tek adamı olmakla itham etti. Kurultay döneminde de bu yönde eleştiriler aldınız. Doğru mu, tek adam mısınız?
Öncelikle şunu söylemek isterim, kurultay, gerçekten de çok güzel bir atmosferde gerçekleşti. Pandemi döneminin tüm koşullarına uyuldu. Hiçbir yerden, medya mensupları dahil şikâyet gelmedi. Kurallara uyarak gereği yapıldı. Söylem olarak da son derece başarılı bir kurultaydı. “Kurultayı neden şimdi yapıyorsunuz?” diye eleştiriler geldi. “Partiler kongrelerini yapabilir” diye açıklama gelince, yaptık. Çünkü sonbaharda tablonun ağırlaşabileceğini görüyorduk, ki zaman bizi haklı gösterdi. Önümüzdeki dönemde, Covid-19’la ilgili olarak çok daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalabilir Türkiye.
- CHP’yi sağa kaydırdığınızı düşünenler var, ne diyorsunuz?
Hayatımda duyduğum en saçma şeylerden birisidir bu. Az önce ifade ettiğim parti içi demokrasiyi işletecek, taşeron işçileri gündeminin en baş konusu yapacak, apartman görevlileri için kadınlar için gençler için işçiler için gecenizi gündüzünüze katacaksınız.. Adalet için Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceksiniz.. Herkes için ve her alanda adalet için mücadele edeceksiniz, sonra da yok CHP sağa kaymış. Bu eleştirileri yapanların pek çoğunun solculuğu “sözde” solculuktur, gardrop Atatürkçülüğü gibi, gardrop solculuğu, kantin solculuğudur. Biz “Taşeron işçilerine kadro” diyene kadar, kimsenin aklına gelmiyordu o kardeşlerimiz. Kimse “Bu ülkede 100 binlerce taşeron işçi var, onların hakları ne olacak” diye sormuyordu bile. Acaba emekliye iki maaş ikramiye, bu sözü söyleyenlerin aklına geliyor muydu? Toplumun en yoksul kesimi olan orman köylülerini gündeme getirmek, bu sözü söyleyenlerin akıllarına geliyor muydu? Bu sözü söyleyenler acaba kendi oturdukları binalarda apartman görevlilerinin sorunlarını biliyorlar mıydı? Toplumun en duyarlı, bugüne kadar sahip çıkılmamış her kesimine sahip çıktık. Bana söyler misiniz, bunun neresi sağcılık? Rakı masalarında Cumhuriyet Halk Partisi’ni eleştirmeyi asla kabul etmem ve doğru bulmam. Oturup, CHP’yi samimi olarak eleştirenleri dikkatle okurum. Çünkü onlardan öğreneceğim şeyler vardır. Ama oturup kendisine post tahsis edilmedi diye veryansın edeni samimi bulmam. Bunlardan dost da olmaz, partiye, ülkeye yarar da gelmez.
- Örneğin Ayasofya açılışında çok tepki göstermemekle eleştirildiniz. Orada hedef alınan Atatürk’e sahip çıkmadığınız dahi söylendi. Sahiden de çok yüksek sesli bir tepki vermediniz..
İpek Hanım, neden tepki göstermediğimi anlatayım, ama önce şunu da ben sorayım: Ayasofya için tepki vermediğimiz için bizi eleştirenler kim, kim Allah aşkına? Ciddiye alınamayacak kadar ülke gerçekliğinden kopmuş, küçük bir grup. Atatürk’e sahip çıkmamakla ilgili bir durum değildir bu. Her bir CHP’li Atatürk’e azim ve kararlılıkla sahip çıkar. Her bir CHP’linin yolunu aydınlatan da Atatürk’ün düşünceleridir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Ayasofya konusu ise bir oyundu, Ayasofya gibi kutsal bir mekânın siyasete alet edilmesiydi. Aslında Erdoğan, Ayasofya’yı ikbali için yani siyasetteki düşüşünü durdurmak için açıyordu. Biz bu oyuna gelmedik.
- CHP’de Atatürk düşmanları var mı?
Hayır efendim, yok. Olamaz
- Peki, aklınızdan cumhurbaşkanı adayı olarak hiç Abdullah Gül geçti mi?
Şöyle ifade edeyim: Bize gelen böyle bir şey yok. Nereden çıktı ben de bilmiyorum. Abdullah Gül, isterse cumhurbaşkanı adayı olabilir tabii. Kalkıp, “Olamazsın” diyemeyiz ki...
- Tabii olabilir de sizin partinizden olur mu?
Bu konuda bize gelen hiçbir şey yok. Olmayan bir konuda bir düşünce beyan etmemizin mantığı yok. Soru şu: Abdullah Gül’den neden bu kadar korkuyorlar?
- Gül korkusundan çok mesele şu mu: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığında doğru karar vermediğinizi düşünenler var ve tartışma bunun tekrarlanması üzerinden yürütülüyor...
Bugün Ekmeleddin Bey cumhurbaşkanı olsaydı Ortadoğu’da bu felaket olmazdı İpek Hanım. Ekmeleddin Bey, Türkiye’nin yetiştirdiği ender bilim insanlarından biridir. Başka ülkelerin, adına uluslararası yarışma düzenlediği, ödül verdiği bilim insanımızdır ama yeteri kadar anlatamadık. Önyargılarımız vardı, vesaire. Dünya görüşüne katılırsınız, katılmazsınız ama Ekmeleddin Bey’in saygınlığı konusunda bugün de bir endişem yoktur.
- Sizin gönlünüzde cumhurbaşkanı olmak yok mu?
Bizim bir ittifakımız var, adına “Millet İttifakı” diyoruz. Bir ittifak yaptıysanız kararları ittifakın liderleriyle beraber alırsınız. “Ben yaptım, oldu” derseniz onun adı ittifak olmaz. Bu akılcı, önyargısız bir yanıttır. Bu yanıtın temelinde kişisel hiçbir beklenti ve çıkar ilişkisi yatmaz. Bu yanıtın temelinde Türkiye’nin aydınlığa kavuşması ideali yatar. Altını çizerek şunu söylemek istiyorum: Yeri geldiğinde herkes özveride bulunmak zorundadır! Çünkü Türkiye’den daha değerli hiçbir şey yoktur.
- Siz de dostlarınız da yeri geldiğinde özveride bulunmak zorundasınız, öyle mi?
Elbette. Siz Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu tablodan çıkarmak ve Türkiye’yi kısa sürede bölgenin en güçlü, dünyanın saygın ülkelerinden biri haline getirmek istiyorsunuz. Bunu kiminle, dostlarınızla yapacaksınız. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu tablo bir partiyi aşan tablodur. Bu tablo içinde tüm değerlendirmelerimizi yapmamız gerekiyor. Bu kadar hapiste gazeteci varsa, mahkeme kararları açıkça uygulanmıyorsa, bu da saraydan kaynaklanıyorsa Türkiye’de hepimizin oturup düşünmesi lazım.