KÜRESELLEŞME
Genel anlamıyla tanımlayacak olursak; dünyanın her yönden bir bütünleşme sürecine evrilmesi diyebiliriz. Mal ve hizmetlerin, fikirlerin, kültürlerin gümrük duvarlarına takılmaması şeklinde süslemek de olası..
Görünürde sosyolojik bir kavramdan öte, bir zihniyetin ifadesidir aslında!.
Ülkemizdeki liberallerin pek sevdiği Thomas Friedman; birey, sermaye, şirket ve ulus devletlerin hiçbir engelle karşılaşmadan kucaklaşmaları olarak görmüş konuyu. Kavramı ilk kullanan Kanadalı profesör Mcluhan; dünyanın giderek global bir köy haline geldiğini savlamış. Sosyolog Roland Robertson küreselleşmenin başlangıcını 16. Yüzyıla sabitleyerek soru işaretlerinin hışmına uğramış.. İktisatçı Prenab Bardhan ise; ulusal ekonomilerin dünya ekonomisine entegrasyonu tanımını kullanarak ağızlarda ıslanan baklayı çıkarmış aslında..
Yazılarını ve kitaplarını keyifle okuduğum Özdemir İnce ise tee 2005 yılında Hürriyet’teki köşesinde irdelemiş konuyu. 4 soru sormuş ve yanıtlamış üstad yazısında.. Küreselleşmeden kim yararlanıyor? Küreselleşme yeni bir olgu mudur? Küreselleşme ulus devletin sonu mudur? Tersine çevrilmez bir süreç mi söz konusudur? Yıllardır emperyalizmin çok çeşitli enstrümanlarıyla gözümüze sokulmaya çalışılan bu olgunun açıklarını çok güzel ifşa etmiş yazısında Özdemir Hoca.. Kavramla bir şekilde ilgilenmiş olan bilim insanlarının çalışmalarında pek bahsini açmadıkları uluslarüstü sermayeden bahsetmiş örneğin.. Daha fazla bilgi edinmek isteyenler için üstadın 24 Eylül 2005 tarihli yazısını salık veririm..
Ben ne anlıyorum küreselleşmeden yazayım..
Küreselleşme, kapitalist güçlerin yüzyıllar önce mızrakla, okla, gürzle, acımasızlıkla yaptıklarının günümüzde kavramlar, piyasalar, uluslararası kuruluşlar yardımıyla sömürü düzenini görece yasal kılarak devam ettirmelerinden başka bir şey değildir!.
Boşa atıp dolu tutmak niyetinde değilim!.
Halen gezegende yaşayan insanların ömürlerinde tanık olmadıkları bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçteki en masum insan talebi yaşamaktır, salgın nedeniyle yaşamını yitirmemektir!.
14 ayrı aşı çalışması var dünyada. Çin ve Almanya menşeli olanlar uygulanmaya başlandı. Birleşmiş Milletler Örgütü’ne üye ikiyüze yakın ülke var. Bu ülkelerin sadece 49’u tüm nüfusuna yetecek aşıyı satın alabildi.. 13 milyona yakın nüfusu olan Gine de satın aldı! Satın aldı almasına da; sadece 25 adet!.
Küreselleşmenin gezegende serbestçe dolaşımını savunduğu sermaye, ham madde, ucuz iş gücü vs.. kavramlarına ‘ Yaşama Hakkı ‘ ; dolayısıyla aşı dahil değil anlaşılan!..
E ben de sorarım o zaman..
Seninki can da benimki patlıcan mı?