MELES ÇAYI

Konak ilçesine bağlı. 

Alsancak diye de adlandırılır da; değil bence! Mahalle bazında Umurbey olarak geçer. Orada ortak hatıraları olanların deyişiyle Darağacı.

Basittir tarifi; yaşananlarının aksine!

Alın sağınıza Alsancak Tren İstasyonu’nu. Solunuzda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin siloları kalır. Karşıya devam ederseniz Karşıyaka – Bornova yoluna kavuşursunuz. Tatlı bir sağ manevrayla ise Alsancak Stadı’nın önünde bulursunuz kendinizi. Sol çaprazı Tariş’in eski genel müdürlük yerleşkesidir. Yerleşkenin diğer yüzü Havagazı Kültür Merkezi oldu şimdilerde. 

Siz hızlı yürüyebilirsiniz de; bu satırları kaleme alan garip için mümkünü yoktur acelenin! Anılarla dolar taşar o kısacık yol.

Stadı geçer geçmez sağda Güzel Sanatlar Fakültesi vardır. Bekçisiyle hırlaşmak pahasına eğreti futbol sahasında sıkı maçlar yaptığımız. Tam karşısında da; parasal nedenler ve barınma sorunu nedeniyle İstanbul’dan dönüşümü takiben boşta kaldığım bir yıl boyunca sigara ve şarap – rakı paramı kazandığım tel çit imalathanesi!

Yaklaşıyoruz yazıya başlık olan Meles’e!

Elektrik Fabrikası Sokağı’na gelmeden sağda Besim Bakkal vardı! Besim Bakkal’ın hafif sol karşısında merhum Nuri Ağabey’in çay ocağı.

Yürüyoruz. İki dakika sonra sağ kolda şimdilerde kapalı olan Hürriyet – Milliyet Ege Bölgesi Temsilciliği. Sağa doksan derece dönerseniz eğer; İşçiler Caddesi’nin yoldaşlığında mezunu olduğum ( o zamanki adıyla ) Alsancak İlkokulu karşılar sağ tarafta sizi. Devamen sola döndüğünüzde de ulaşabilirsiniz Meles’e. De; geri dönelim biz. 

İşçiler Caddesini dik keserek karşıya geçtiğinizde Şark Sanayii karşılar sizi döküntü olmanın hüznüyle! Tarihin içerisinde bir anıttır hala. 1892 Yılında “Couzinery Pittaco” adlı un fabrikası olan bu fabrika, 1893 yılında Couzinery tarafından iplik imalathanesine dönüştürülmüştür. Mahallemizde Sümerbank ve Tariş’in ardından istihdam merkeziydi yıllarca. 

Yürüyelim!

Çok değil iki – üç yüz metre ileride benim dönemimde Niğde’li Salih’in işlettiği gazete kulübesi ‘ Merhaba ‘ der. Ah Salih! Okuma merakımı bildiği için iadelerin içinden çok gazete ve dergi vermiştir.

Sağa sapmayıp dosdoğru giderseniz eğer; Meles Çayı öpecektir sizi buram buram leş kokusuyla! Yapmayalım. Sağa kıvrılıverelim!

Sola dönüşün mecburi olduğu bir sokak karşılar yolcuları.

Merhum Erdinç Ağabey’imin imalathanesinin tam karşısında Pierre Verbek çeşmesinden su içmeğe ne dersiniz? Maurice Verbek tarafından 17 yaşında kaybettiği oğlu Pierre Verbek adına yaptırılmıştır. 

Dedim ya! Zaman alıyor ana konuya gelmek!

Tamam. Tamam!

Gidiyoruz! Zaten biz gitmesek de O gelecek!


Burnunuzun dikine yürüyün gari. Biz o dönemin çocuklarının ‘ Çarpık Taksi ‘ dediği Chevrolet’yi geçip Fethi Baba’nın paralelinden Sümerbank’a çıkarsınız. 

Sağa dönerseniz eğer; sırayla üç kıraathanenin önünden kısa bir yürüyüşle Kahramanlar’a çıkarsınız. Meslek ustaları Yılmaz Özdil ve Ertuğrul Özkök’ün mahallesine!

Sola döner dönmez sol kolda Urfalı Mehmet’in meyhanesi vardır. Karşıya geçin. Dönün sağa!

Hah! Bu cadde Şehitler Caddesi’dir.

Sağ taraf Meles Çayı’na dek Sümerbank’tır. Solda merhum babamın yıllarını verdiği, 80 ihtilaline giden yolda çok önemli direnişlerin yaşandığı Tariş Üzüm İşletmeleri yer alır.

Mekanların şimdiki hallerinden dem vurmak farzdır; bir ara vererek.

Sağdaki Sümerbank Nevvar – Salih İşgören tarafından yaratılan okulların yer aldığı bir yerleşke olmuşken; Tariş’in olduğu alan bir Alman Otomotiv fabrikasına aittir.

Geldik yahu geldik! Meles’e geldik!

42 koca yıl önce!

Meles’in huysuzluğunu bilen; ama çirkefliğinden habersiz mahalle sakinleriydik. Aslında; bugün bildiğimiz çoğu şeyden uzakta gariplerdik.

Meles bok taşıyordu!

Evinde, fabrikanda ne yaparsan yap haltı Meles’teydi!

Tarihine baktığında Homeros’a ilham olmuş o çay!

42 yıl önce delirdi yağmurlarla! 

Kimbilir! 

Belki de.. Pisliklerimizi iade edercesine akıyordu sokaklarımızda, evimizin odalarında!

Evimizin önündeki zeytinyağı tenekesinden bozma çöp kutusunu ters çevirip çıktım üzerine!

Sarı, sapsarı bir su kütlesinin tehtidinde bir çocuk!

Nasıl bir etki ki; 7 Nisan 2020 tarihinde bu köşedeki ilk yazımın baş davunu Meles Çayı’ymış.

Bizi üzdü ama öldürmedi!

Mahallemizin sokaklarında akarken taşıdığı pisliklerin farkındaydı bence! 

Başıboş bir prizle işbirliği yapıp cana kıymadı!

Çocukluğumun travması olarak birinciliği kimseye kaptırmayacağına inanmıştım!

Taaa ki!

Taaa ki!

2024 yılının temmuz ayında Alsancak’ın tee göbeğinde iki canımızı yitirinceye kadar!

Meles!

Bu yazıda, son kırkiki yılın özetinde; önünde ‘ Merhum ‘ ön takısını ızdıraplarla yerleştirdiğim isimlerin hiç biri Meles’in dellendiği zamanlarda terk-i diyar etmedi! Ne Besim Bakkal! Ne Nuri Ağabeyim!

Meles öldürmedi kimseyi!

Dündar Başak Sokak.

Özge Ceren Deniz ve İnanç Öktemay!

Ayak bileğini geçmeyen suda can verdiler!!!

 


Özge ve İnanç!

OLMAMALIYDI…

Yorumlar