Memo’nun Yavrusu
Netflix’in kısa bir süre önce lisansladığı Türkiye yapımı 7.Koğuştaki Mucize filmi, Netflix’in ABD ve Fransa listelerinde birinciliğe yükselmiş.
Fransa ve ABD’de de bizim gibi koronavirüsle mücadele ediyor ve Fransa’da sokağa çıkma yasağı 15 Nisan’a kadar uzatılmış durumda. Karantina günlerinde film ve dizi izlemek için en çok tercih edilen platformlardan biri olan Netflix’te bir Türk filminin TOP listesinde en üst sırada yer alması, bizler için elbette ki gurur verici. Oyuncuları özellikle Aras Bulut İynemli’yi ve çocuk oyuncu Nisa Sofiya Aksongur’u tebrik ediyor; biraz filmden bahsetmek istiyorum.
Filmi ben de sinema salonunda değil, Netflix’te yayınlanmaya başladıktan sonra izlemiştim. Film bittikten sonra “iyi ki evde izlemişim” diye düşünmüştüm. Çünkü sinema salonundan salya sümük, ağlamaktan gözleri kızarmış bir halde nasıl çıkardım bilmiyorum. Filmi izlemeden önce etkisinde kalmamak için filmle ilgili bir araştırma yapmamıştım. “Ne kadar güzel bir hikaye… İsteyince biz de yapabiliyoruz!” diye düşünüyordum ki film Kore uyarlamasıymış. Bu kadar dramla yoğrulmuş bir memlekette hikaye bulamayıp Kore’den getirmişiz. Dramımız bile ithal! Ağlanacak halimize çok güldük biraz da gülünecek halimize ağlayalım o zaman. Tabi bize uygun olsun diye mekanlar, karakterler olabildiğince değiştirilmiş, tamamen bizden olsun diye hatta daha da derinlere nüfuz edebilmek için şive de kullanılmış. Ege, Karadeniz, Doğu yani şivenin her türlüsü. Ama esas ciğerleri yakan duyguları lime lime eden tabi ki muhteşem oyunculuklar. Bütün oyuncular rolünün hakkını çok iyi veriyor ama Aras Bulut İynemli’yi farklı bir yere koymak lazım. Kendisi çok doğru bir seçim!
Filmin konusu özetle şöyle, 1983 yılında bir Ege kasabasında bir sıkıyönetim komutanı kızının ölümünü hiçbir suçu ve akıl sağlığı yerinde olmayan Memo’nun üstüne yıkıyor. Memo kimseye kendini inandıramıyor, Memo’nun küçük kızı Ova’dan ayrılması ve idam cezası almasıyla da ciğer söküm işlemi başlıyor ve musluklar açılıyor. Tabii filmde sadece hüzün yok. Zaman zaman güldürmeyi başarıyor. Kore dizi ve filmlerini izlemek gibi bir kültüre sahipseniz “bu filmi daha önce izlemedin mi?” diyebilirsiniz. Ama öyle bir alışkanlığım olmadı bu güne kadar maalesef. Ama bu Kore film ve dizilerini izleyenler hikayeler konusunda doğru seçim yaptıklarını kanıtlıyorlar her defasında; Mucize Doktor dizisinde de olduğu gibi.Bana sorarsanız filmi izlerken mutlaka peçete bulundurmak gerek.
Fransa ve Amerika’da filmi izlerken ağlayanlar, videolarını sosyal medya platformlarında paylaşmışlar. Netflix Fransa, 29 Mart’ta filmi Twitter’da, “Eğer bu filmi izlerken ağlamazsanız sizin için daha fazla hiçbir şey yapamayız” diyerek tanıttı. Bunu biz kendimize niye yapıyoruz? Durduk yere kahrolmak ve ağlamak için niye üzerine para veriyoruz ya da ekran karşısına oturuyoruz? Dost ya da akrabalardan biriyle sohbet etmek yerine neden onlardan biri ölmüş gibi davranıyoruz? İşin sanatı, oyunculuğu, hayata dair çıkarımları bir kenara dursun böyle düşündüğünüz zaman ne kadar garip geliyor değil mi? Şimdi diyebilirsiniz ki komedinin amacı güldürmek ise korkunun amacı korkutmaksa dram filmi de ağlatacak tabi. Niye komedi filmlerimiz artık güldürmezken korku filmlerimiz 3 harfliden 4 harfliye bile geçemiyorken dramı da yabancıdan uyarlasak bile izleyiciyi değil ağlatmak nasıl olup da komaya sokabiliyoruz? Aksiyonu zaten işin içine katmıyorum ve soruyorum: Yapabildiğimiz en iyi şey neden ağlatmak? Filmlerimizden öte hele de dizilerimizi düşününce akla gelen bir diğer soru da şu: Gerçek hayatta milletçe yaşadığımız onca şey gerçekten ağlamamız gereken onca konu varken gerçekle doldurup hayalle mi boşaltıyoruz acaba duygularımızı hem de artık tüm dünya olarak?
Milyonları etkileyen bu kolektif sıkıntıdan varsın bir nebze olsun dram çıkarsın bizi. Yalnızsanız siz de seslenin belki duvarın arkasından bir cevap gelir.
“Lingo lingoooo!”
“Şişeleer!”