Anasayfa /  Politika /  İyi parti

Meral Akşener: 14 günlük sokağa çıkma kısıtlaması ilan edilsin

Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı günlük koronavirüs rakamlarının artık inandırıcı olmadığını belirten İYİ Parti lideri Meral Akşener, hükümete "Hiç vakit kaybetmeden 14 günlük günlük sokağa çıkma kısıtlaması ilan edin" çağrısı yaptı

Abone ol
Abone ol 18 Kasım 2020 18:35

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısını bir gün gecikmeyle gerçekleştirdi. Kapalı Maraş'ın açılmasıyla ilgili emeği geçen herkese teşekkür eden Akşener, koronavirüs salgını ve uygulamalar konusunda iktidarı topa tuttu. Akşener, sadece İstanbul’da 14 Kasım tarihine kadar 9 bin 872 kişinin korona nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirterek, "Hiç vakit kaybetmeden 14 günlük günlük sokağa çıkma kısıtlaması ilan edin" çağrısı yaptı.

 İşte Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar...

- Maraş kararı için emeği geçen herkese teşekkür ederim. İyi Parti olarak her hal ve koşulda daima kardeşlerimizin yanında olacağız. Biz inanıyoruz ki o kutlu gün gelecek. Dünya Kuzey Kıbrıs gerçeğini fark edecek. Biz biliyoruz ki Kıbrıs Türk'tür Türk kalacak.

- Devlet böyle günlerde milletimize güven vermek zorundadır. Devleti idare edenlerin böyle zamanlarda dikkatli olması gerekir. Vatandaş böyle günlerde doğruları duymak ister, devletine güvenmek ister.

Uyarılarımıza rağmen pandemi konusunda milletimizde bir güven bunalımı oluştu. Vatandaşınızı böyle bir tehlikeyle ilgili olarak açık ve doğru bilgilendirmeniz gerekir.

- Bu iş siparişle verdiğiniz enflasyon rakamına benzemez. Sağlık Bakanı'nın zor durumda olduğunu görüyorum. İktidarın milletimize akşamüstü açıkladığı rakamlar maalesef artık inandırıcı değil.

- Sayın Koca'nın bir karar vermesi gerekiyor. Gerçekleri milletimize anlatması gerekiyor. Çünkü geçekleri bilmek en doğal hakkımız. Bizi ilgilendireni bizden saklayamazsınız.

- Siyasi hesaplarınız vatandaşımızın canından önemli değil. Buradan iktidara sesleniyorum; pandemi kontrolden çıkmış durumda. Hele İstanbul'da durum kontrolden çıkmış.

- İBB’nin rakamlarına göre, 14 Kasım tarihine kadar sadece İstanbul’da hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısı 9 bin 872. Bu işte bir gariplik var. Çünkü şeffaflık yok.

- Akla bilime kulak verin. Hiç vakit kaybetmeden 14 günlük, 21'i daha uygundur da, ekonomi nedeniyle 14 günlük sokağa çıkma kısıtlaması ilan edin.

İktidar sürekli bir düğün havası içinde

- Şartlar ne olursa olsun, vatandaşımız ne yaşarsa yaşasın, Sayın Erdoğan’ın ve arkadaşlarının enteresan bir alışkanlığı var: Sürekli müjde vermeye bayılıyorlar. Memleket ne kadar kötü durumda olursa olsun, onlar her koşulda partiliyorlar. Sürekli bir düğün dernek havası içindeler… Damat, Hazine ve Maliye Bakanı oldu, haydi eller havaya. Damat istifa etti, haydi eller havaya. Faizleri düşürdük, haydi eller havaya. Faizleri artırıyoruz, haydi eller havaya. Euro 10 lira oldu, yaşasın rekabetçi kur. Euro 9 liraya indi, yaşasın kurla mücadelemiz. Devlet mi yönetiyorlar, oynamaya bahane mi arıyorlar belli değil…

Erdoğan'ın ekonomi ve hukuk reformu sözleri: Nobellik adım!

- Sayın Erdoğan, geçen hafta bir müjde daha verdi. İktidarının 19’uncu yılında, aklına daha yeni gelmiş, ekonomi ve hukuk reformu yapacakmış. Bir de bunu, öyle bir müjdeliyor ki… Sanki ekonomiyi de hukuku da kendisi keşfetmiş. Sayın Erdoğan, ne büyük bir keşif yaptın sen öyle ya? 19 yılın sonunda, ekonomi ve hukuk kelimelerini aynı cümle içinde kullanmayı başardın. Covid aşısını bulan, Türk bilim insanlarını gölgede bıraktın. Dünya kamuoyunun aklını başından aldın. Vatandaşımız için küçük, ama senin için çok büyük olan, adeta Nobellik bu adım için, seni yürekten tebrik ediyorum...

Bu reformları bu zihniyetle yapamazsınız

- Keşke samimi olsalar. Keşke sıkıştıkça müjde verip, salondan çıkar çıkmaz verdikleri müjdeyi unutmasalar. Ama yapamazlar, çünkü bu bir zihniyet meselesi. Türkiye’nin elbette yapısal reformlara ihtiyacı var. Biz bunu, 3 yıldır söylüyoruz. Ama bu reformları bu zihniyetle yapamazsınız. Bu reformları, bu beceriksiz kadrolarla yapamazsınız. Bu reformları, “Önce millet, önce memleket.” demeden yapamazsınız.

Erdoğan’ın derdi, reform yapmak falan değil! Acı reçeteyi gizlemek

- Sayın Erdoğan’ın derdi, reform yapmak falan değil. Aslında bu vaadin gizlediği bir başka şey var. Nedir o? Acı reçete! 19 yıldır, her yıl yeniden uçan ekonominin geldiği nokta bu: Acı reçete. Akılları sıra bu acı reçeteyi, reform yapıyoruz diye millete yutturacaklar.

- Ne var ki, uzun zamandır millete uzak, milletin derdine sağır oldukları için, farkında olmadıkları bir şey var: Milletimiz o acı reçeteyi, zaten çok uzun zamandır iliklerine kadar yaşıyor. Maaşlarında yaşıyor. Çarşıda yaşıyor, pazarda yaşıyor. İşsiz evlatlarının hüzün dolu bakışlarında yaşıyor. Siftahsız geçen günlerde yaşıyor. Binlerce kişiye ekmek veren kapılara, kilit vurulduğunda yaşıyor. Onlar için yeni olabilir ama, o acı reçete, milletimize reva gördükleri hayatın ta kendisi.

“Türk Milleti’nin hazinesini, böyle yağmalatmaya ne hakkınız var?”

- Buradan iktidara soruyorum; emeklilerimizin, çalışanlarımızın, işsiz gençlerimizin, binlerce vatandaşımıza iş ve ekmek imkanı sağlayan işverenlerimizin, kan ağlayan esnafımızın, yani cefakar Türk Milleti’nin hazinesini, böyle yağmalatmaya ne hakkınız var? Hak bunun neresinde? Hakkaniyet bunun neresinde? Vicdan bunun neresinde? Ondan sonra da acı reçete… Eşe dosta ballı ihale, vatandaşa gelince acı reçete! Kurduğun bu eğri düzenin batsın, Sayın Erdoğan! Hiç mi utanmıyorsunuz? Binlerce hanenin, şu soğuk günlerde, elektriği, doğalgazı kesilirken, o beş müteahhidine para musluklarını sonuna kadar açmak, vicdansızlıktır. Böyle vicdansızlık olmaz. Böyle devlet yönetilmez!

Berat Albayrak yorumu: Çok şakacıydı, özleyeceğiz şakalarını!

- Nitekim yönetemiyorlar. Çok değil, üç-beş ay geri gidip, yapılan hatalara, gelin beraber bakalım. Bu günlere nasıl gelmişiz, gelin birlikte görelim. Salgının ülkemizde görülmeye başlamasından sonra, darda olan, sıkıntıda olan vatandaşımıza, iş yerini kapatmak zorunda kalan esnafımıza, doğrudan para transferi yapmak yerine rastgele kredi verdiler. İhtiyacı olandan çok, dolara, altına, eve, arabaya yatırım yapacaklar kredi aldı. Hesapsız kredinin uyuşturucu etkisiyle, eski Damat Bakan, “Ekonomide “V tipi” toparlanma var.” diye övünmeye başladı. Bir yandan güvenin kaybolması, diğer yandan da Sayın Erdoğan’ın yönlendirmesiyle, parası olan altına koştu. Artan altın talebi nedeniyle, ithalat ve cari açık arttı. Yurt dışından altın alabilmek için, dolara talep arttı. Bu kez de doları 6,85’te tutabilmek için, milyarlarca dolarlık rezervler heba edildi. Bunun yanı sıra, enflasyon arttı, bütçe dengeleri iyice bozuldu. Rezervler bitip, dolar yine artmaya başlayınca, “rekabetçi kur” diyerek, beceriksizliklerini örtmeye çalıştılar. Eski Damat Bakan, Yeni Ekonomi Programı’nı açıkladı. Program, daha açıklanır açıklanmaz ellerinde patladı, çöp oldu. Güven iyice kayboldu. Şakacı Damat Bakan, çareyi “dolara bakmıyorum” demekte, “dolarla mı maaş alıyorsunuz.” diye espri yapmakta buldu. Çok şakacıydı, özleyeceğiz şakalarını!

Erdoğan'ın sözünü dinlese de gidiyor dinlemese de!

- Merkez Bankası Başkanı’na baskı yaptılar, açık bir şekilde faiz artırımı yapmak yerine, dolambaçlı yollardan faizleri artırdılar. Her olaydan sonra piyasa iyice tedirgin oldu, dolar aldı başını gitti. Bütün günahı, eli kolu bağlı Merkez Bankası başkanına yıktılar. Sayın Erdoğan daha önce, bir Merkez Bankası Başkanı’nı sözünü dinlemediği için görevden almıştı, sonuncusunu da sözünü dinlediği için görevden aldı. Koskoca Merkez Bankası’nda çalışan 3700 kişi arasından yetkin birini bulamadı, eski bir bakanı Merkez Bankası Başkanı yaptı. Sayın Erdoğan daha önce bir Merkez Banaksı başkanının görevini dinlemediği için bunu da dinlediği için görevden aldı bürokratlara sesleniyorum, Erdoğan'ın sözünü dinlese de gidiyorsunuz dinlemeseniz de gidiyorsunuz. İki yıl içinde, Cumhuriyet tarihi boyunca oluşan borç stoku kadar, borç biriktiren Damat Bakan, en sonunda istifa edip gitmek zorunda kaldı.

Yorumlar
Çok Okunanlar