Meral Akşener'den Erdoğan'a çok sert 13 şehit tepkisi!
Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Akşener,"Gara’daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; Sen, “Pandemiye rağmen kongre salonu lebalep dolu” diye sevinemezsin. Böyle şuursuzluk, böyle aymazlık olmaz. Biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan" ifadelerini kullandı.
Abone olPartisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti lideri Akşener,"Gara’daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; Sen, “Pandemiye rağmen kongre salonu lebalep dolu” diye sevinemezsin. Böyle şuursuzluk, böyle aymazlık olmaz. Biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan" ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yüklenen Akşener, çok sert ifadeler kullandı.
Akşener'in öne çıkan mesajları şöyle:
* Ülkeyi yönetenler, devlet adabına, devlet edebine, devlet idaresinin sorumluluğuna uygun davranmasalar da, biz sözlerimizi seçerek konuşacağız. 10 şehrimizde, şehit cenazelerimiz vardı.10 şehrimize ateş düştü.
* Milletçe yüreğimiz yandı. Gara'da, lanet terör örgütü PKK'ya yönelik operasyon, milli bir meseledir.
* Dolayısıyla, üzerinde konuşan herkesin, sözlerine dikkat etmesi gerekir. Ancak bu dikkat, yapılan bir yanlış varsa, bir hata varsa, üzerini örtmek için bahane olamaz.
* Başarılı operasyonların müjdesini kendi verip, felaketlerin açıklamasını, valilere, bakanlara havale etmek, devletin değil, algının yönetimidir.
* Milli güvenliğimizi ilgilendiren alanlarda, sessizliği anlar, saygıyla da karşılarız. Ama evlatlarımıza ne olduğunu, doğal olarak bilmek isteriz.
* Bugüne kadar, bu tür operasyonları başarıyla yürüten, bu konuda dünyaya örnek olan kahraman askerlerimizin, neden böyle bir sonuçla karşılaştığını öğrenmek isteriz.
* Çok daha beter cehennemlere, sessizce süzülüp, teröristin hakkından gelip, güvenle çıkan kahramanlarımız, bu kez, neden böyle bir sonuçla karşılaştı, anlamak isteriz.
* Bu işte, siyasetin parmağı var mı, yok mu bilmek isteriz. Bu aziz milletimizin en doğal hakkı, bizim de milletimize karşı görevimizdir. Siz, şehit anasını kongreye canlı bağlayıp, felaketten siyaset devşirme peşinde koşabilirsiniz.
* Biz koşamayız. Siz, sosyal medyada, meclis kürsülerinden linç kampanyaları başlatıp, şehitlerimizi sizden olmayana saldırmak için araç yapmaya cüret edebilirsiniz.
* Biz edemeyiz. Siz, ülkemize yaşattığınız her felakette takındığınız aymaz tavırla, “Şov devam etmeli.” diyebilirsiniz. Biz diyemeyiz. Demeyeceğiz!
‘ESİR’ TEPKİSİ: AĞZINDAN ÇIKANA DİKKAT EDECEKSİN
* Bu olayların ardından, özellikle devleti idare edenlerin her sözlerine dikkat etmeleri gerekir. Devleti idare edenler, terör örgütünün alıkoyduğu evlatlarımıza, “Esir” demez, diyemez.
* Devletin zirvesi, bu ülkenin kahraman evlatları için “Esir” kelimesini kullanamaz. Siz hiç yabancı devlet görevlilerinin, kaçırılan vatandaşları için “esir” dediğini duydunuz mu? Ciddiyet sahibi görevlilerden bunu duyamazsınız, çünkü bunun bir sebebi vardır. Esir, savaşta alınan tutsaktır.
* Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle mücadele ediyor. Buradan Sayın Erdoğan'ı şiddetle uyarıyorum: Şuursuz şuursuz, keyfine göre söylediğin her söz, ileride karşımıza çıkar.
* Ve senin iş bilmezliğinin faturasını bu aziz millet öder. Unutma! Sen bu devleti, 83 milyon adına temsil ediyorsun. İşini ciddi yapacaksın, ağzından çıkana dikkat edeceksin.
* Sayın Erdoğan; Evlatlarımızı teröre şehit verdik. Milletimizin canı yanıyor. Türkiye'ye, afra tafra yapan Suud'ların kralı öldüğünde, ilan ettiğin yası, evlatlarımıza neden çok görüyorsun?
* Milli bir meselede, milli bir acıda, milli yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun? Rengini, şehitlerimizin, o kahramanlarımızın kanından alan ay yıldızlı bayrağımızı, yarıya indirmemekle, neyin hesabını yapıyorsun? Yoksa sen de minik ortağın gibi, “Aman canım, 13 kişi öldü diye yas mı ilan edilirmiş?” diyorsun?
* Gara'daki operasyonda yaşananlar, senin için milli yas değilse nedir? Senin işin, kongre salonunda, yüreği yaralı bir anayı telefona bağlatıp, “şeref dağıtmak” değil, o anaların evlatlarını yaşatmaktır.
* Gara'daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; Sen, “pandemiye rağmen kongre salonu lebalep dolu.” diye sevinemezsin. Böyle şuursuzluk, böyle aymazlık olmaz.
* Biz seni, böyle bir acının ardından, bir defalık da olsa, her zamanki lakayt tavırlarını bırakıp, gök kubbeyi katillerin başına yıkacak bir çalışmada görmek isterdik.
* Bir defalık da olsa, ayrıştırmak yerine, birleştirdiğini görmek isterdik. Bir defalık da olsa, kürsülerde, AK Parti genel başkanını değil, memleketin Cumhurbaşkanı'nı görmek isterdik. Siyaseten lazım olduğunda, gömleğinin kollarını sıyırıp, harekat odasından fotoğraf vermeyi biliyorsun.
* Buyur! Bu günler, tam da o harekat odasında olman gereken günler. Poz vermek için değil, işini yapmak için orada olman gereken günler. Ama sen ne yapıyorsun? Partinin kongrelerinde, boynunda spor kulübü atkısıyla, espriler yapıp, şakalaşıyorsun.
* Sarayda konserler düzenletip, hoşça vakit geçiriyorsun. Böyle şımarıklık, böyle izansızlık olmaz. Böyle devlet yönetilmez. Bizlerin yüreği yanarken, kongre heyecanlarına, tam gaz devam eden Sayın Erdoğan'ın, o ibretlik sözünü tekrar hatırlatmak isterim.
“PARTİ KONGRESİNDE SALONUN LEBALEP DOLMASINDAN MEMNUNSAN, ON BİNLERCE ESNAFIN GÜNAHI NE?”
* Dedi ki; “Bakın bir kongre yapıyoruz. Salgının olduğu günlerde kongre yapıyoruz. Salon lebalep dolu” Bunu bir de utanmadan, sıkılmadan, sevinerek söyledi. E biz de doğal olarak soracağız:
* Salonların lebalep dolmasından memnunsun da, on binlerce esnafımızın, milyonlarca vatandaşımızın günahı ne Sayın Erdoğan?
* Dükkanını açamayan esnafımıza, geçim derdi çeken milletimize geldi mi, “Maske, mesafe, temizlik” demeyi biliyorsunuz, parti kongreleri olunca, hepsini unutuyorsunuz.
* Milletimize böyle mi örnek olacaksınız? Dükkanın kapısını açtırmayıp, açlığa mahkum ettiğiniz esnafımızı, çalışanlarımızı, kongre salonlarını lebalep doldurarak mı doyuracaksınız?
“DURMAK YOK SIRITMAYA DEVAM”
* Pandemi boyunca ailesinden uzak kalma pahasına, virüsle kelle koltukta mücadele eden sağlık çalışanlarımızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Hiç mi utanmayacaksınız? Hiç mi sıkılmayacaksınız?
* Yoksa kongrelerinizdeki gibi, “Durmak yok, sırıtmaya devam.” mı diyeceksiniz? Devlet insanlığı böyle zamanlarda belli olur. Devlet ciddiyeti böyle zamanlarda lazım olur.
* Oturulan koltuğun hakkı böyle zamanlarda verilir. Ne var ki sen, daha nicesinde olduğu gibi bu felakette de sınıfta kaldın.
biz senin adına utanmaktan bıktık
“BİZ SENİN ADINA UTANMAKTAN BIKTIK”
* Hani bazen başkası adına utanırsın ya; Biz, senin adına utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan. Değerli milletvekilleri, Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, Sayın Erdoğan'ın öncülüğünde, bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete…
* Halil Soyuer'in dizelerindeki gibi; “Gönül Dağlarıma Kar Yağdı Yazın, Böylesi, Ne Zaman, Nerde Görülmüş? Ağrı'da, Nemrut'ta, Uludağ'da mı? Başımdaki Duman, Nerde Görülmüş?” Ülkemizin başını duman sarmış, iktidar bambaşka bir dünyada yaşıyor.
* Silah arkadaşları, şehitlerimizin hesabını sormak için emir bekliyor, Sayın Erdoğan, kongrelerde geziyor. Türkiye'de, iş bulmaktan umudunu kesenlerin sayısı, işsizlerimizin sayısından fazla, İktidar, buna çare bulmak yerine, TÜİK'in başkanını görevden alıyor.
* Çocuklarını komşuya bırakıp, hayatlarına son veren anne-baba, dünyadan umudunu kesiyor, bunlar “Ay'a gidiyoruz” diye şapkadan müjde çıkarma peşinde koşuyorlar.
* Millet aç, esnaf perişan, sen hâlâ havaya bakıp ıslık çalıyorsun. Sabretti, dişini tırnağına taktı, elde avuçta ne varsa idare etti, Senin umurunda değil. Bu aziz milleti daha ne kadar sömüreceksin? Bu cefakar millete daha ne kadar eziyet edeceksin?
* Seni oraya getiren bu yüce iradeye, hiç mi saygın, hiç mi vefan kalmadı? Değerli milletvekilleri; Bu iktidar, uzun zamandır hayattan, hakikatten koptu. Milletimizin sesini, esnafımızın, emeklimizin feryadını, sarayda duyan yok. O nedenle biz her hafta, bu sesi duysunlar diye uğraşıyoruz.
* Bir iktidarın görevi, kaynakları doğru kullanarak, ülkesini kalkındırmak, vatandaşlarına zengin, mutlu ve huzurlu bir hayat sunmaktır.
* Bu kadar basit. Türkiye gibi, zengin kayakları, geniş imkanları olan bir ülkede, akıllı hamlelerle bunu başarmak kolaydır. Yeter ki önce millet, önce memleket diyenler başa gelsin.
* Yeter ki, milletin hazinesi çarçur edilmesin. Yeter ki, Türkiye'nin sahip olduğu zenginlikleri, doğru kullanacak bir vizyon olsun.
ERDOĞAN’A ZİNCİR MARKET TEPKİSİ
* Ama bunu yapmak yerine, esnafı kaderine terk eder, istihdam yaratacak yatırımlar yerine, varı yoğu betona gömer, milletin hazinesini faiz ödemeye mahkum ederseniz, bu iş olmaz. İşte bu yüzden “Millete kulak verin.” diyoruz. İşte bu yüzden “Esnafa kulak verin.” diyoruz.
* İşte bu yüzden “Çiftçiye kulak verin.” diyoruz. Diyoruz ama, Türkiye'yi yönetenler, sözlerimize kulak asmayıp, veren el olmak yerine, hâlâ alan el olmayı tercih ediyor.
* Çarşı pazar karışmış sen hâlâ meselenin özünü görememişsin. Halde 50 kuruş olan karnabahar rafta neredeyse 5 lira. Mesele çiftçiden sonra başlıyor sayın Erdoğan. Temelde sorun zincir marketlerde ve onların tedarikçilerinde.
* Çünkü tokmak da davul da ellerinde. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Karşılarında rekabet edecek kimse yok. Hepsini ezip geçtiler. Bak bu zincir marketler meselesi önemli.
“BU ZORLUKLARA DAYANAMIYORUZ”
Akşener açıklamalarının ardından, “Bu hafta kürsüyü, bir anneye bırakacağız. Çünkü mutfaktaki yangını en iyi bilenler onlar. Bir ev hanımı kardeşim, Münevver Acar aramızda. Buyurun Münevver Hanım, kürsü de söz de sizindir” diyerek kürsüyü ev hanımı Münevver Acar'a bıraktı.
“ÇOCUKLARIMI BUNUN İÇİN Mİ OKUTTUM”
Münevver Acar şöyle konuştu:
* Bağ-Kur’dan aldığım dul ve yetim aylığı ile geçinen bir insanım. 5 kız çocuğum vardı. Onları okutarak bir yerlere getirdim. Ev kadınları genelde evi çeviren, döndüren insanlarız.
* Hesabı biz yapar, tencereyi biz kaynatırız, çocuklarımızı okula götürürüz. Artık bunları yapamıyoruz hayat çok pahalandı. Markette zamlara bakıyoruz, bir zam konmuş, ertesi gün tekrar gelmiş. Evde doğalgaz yakamıyoruz, pazara gitsek ne alacağız? Meyve pahalı.
* Akşamüzeri genelde hanımlar gidiyorlar kalan çürük çarık şeyleri toparlıyorlar yemek yapmaya çalışıyorlar. Genelde gözlemliyorum, 1 kilo pırasa, yarım kilo meyve almış.
* Bir Türk kadını, bir Türk annesi bunları hiç hak etmiyor. Zorluklarla büyüttüğüm çocuklarımı bunun için mi okuttum? Bu zorluklara dayanamıyoruz.
“ARTIK TENCERELERİMİZ KAYNASIN İSTİYORUZ”
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle vatandaşın pandemiyi unuttuğunu belirten Acar, “Balık haline gidip soruyorum, dünya para. Ne balık, ne et, ne tavuk alabiliyoruz. Bizim depolar bunları yiyemeyince dolmuyor sonra da hasta oluyoruz. Bütün hastalıklar tepemize çöküyor, coronayı da unuttuk. Artık tencerelerimiz kaynasın istiyoruz, kadınlarımız hunharca öldürülmesin, annelerin göz yaşı dursun, çocuklarımızın anne ve babaları zamlar yüzünden banka kredi kartları yüzünden ölmesin istiyoruz” diye konuştu.
“GEÇEN AY DOĞALGAZI 490 LİRA ÖDEMİŞTİM. AYNI ŞEKİLDE YAKTIM BU AY 790 LİRA GELDİ”
Acar, sözlerinin devamında, “Geçen ay doğalgaza 490 lira ödemiştim. Aynı şekilde yaktım bu ay 790 lira geldi. Sormak istiyorum, bu kadar da olmaz ki. Yorganla, battaniye ile oturan komşularım var. İnsan olarak istemiyoruz bunları. Sokaklarda insanlar sadece geçim sıkıntısını konuşuyor. Corona gitti, corona yok geçim sıkıntısı var. İnsanların kredi kartları var, hayat pahalı çünkü. Çocuğuna bir şey alamıyor. Huzurlu ve mutlu olmak bizim de hakkımız” diyerek konuşmasını şöyle tamamladı:
* Buraya, TBMM’ye çıkıp da konuşmayı hayal etmezdim. Bugün burada olmaktan çok mutluyum. Ayrıca başkanım Meral Akşener’e sonsuz sevgi saygılarımı ve teşekkürlerimi iletiyorum.