MERHABA
12 yaşımdayken; o güne dek kirli ama sakin akan Meles Çayı'nın delirmiş gibi taşarak mahallemizi ve evimizi basacağını tahmin edemezdim. Seneler sonra Havana’nın Malecon kıyısında oturup dalgın bir şekilde Atlas Okyanusu’nu seyredeceğimi de…
Denizle samimiydim samimi olmasına da tıfıllığımın günü birlik gezilerinde içinden çıkmazken; ileride karşısında günlerce, haftalarca sadece oturup düşüneceğimi tahmin edemezdim…
Merhum anneannemin Büyük Menderes kıyısında tülbentinden süzdüğü suyu içerken günün birinde Vietnam'ın Kızıl Nehir kıyısında O'nun yaşıtlarıyla poz vereceğimi de tahmin edemezdim elbet..
Vizyonsuzdum belki de kimbilir!!! Ama; inançsız, hayalsiz ya da ( maalesef ) egosuz değildim!.. Ah o yaşamı hunharca lezzetsiz kılan egolar…
Mileşti Miçi'sinde Moldova'nın, degüstasyonu çilingir sofrasına çevirdiğim ne kadar doğruysa; Glasnost ve Perestroykanın hemen ertesinde Soçi'de Lenin Heykelinin önünde türlü hezeyanlar yaşadığım o kadar doğrudur…
O halde; hep mi şaşırdım, hep mi tahmin edemedim şu kavanoz dipli dünyanın ucu bana değen yaşanmışlıklarında!?!
Değil tabii…
'' Ben dediydim! '' şeklinde varlığını bulan sevimsiz kalıbın uzantılarında heybemde çok sevimli, çok içten, çok keyifli olayları da yaşadım ve biriktirdim beşeri iklimimde…
Meles Çayı’nı ıslah etmek haddim olamaz da; içinden esenlikle çıkmaya çalıştığımız şu kabus dolu günlerde azıcık edebiyat sosuna, biraz gezi tadına bulanmış yazılarda buluşmaya var mısınız?
Görüşelim o zaman… Burada olacağım…