MİLLETİN SABRINI TEST ETMEYİN
Askeri darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koyması anlamını taşır. Darbecilerin ezberlenmiş darbe yapma nedenlerinin klişe sebebi; hükûmetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilir. Her hükümet döneminde ekonomik zorluklar mutlaka olmuştur. Bundan sonrada olacaktır. Gelecek olan hükümet kim olursa olsun ekonomik zorluk devam edecektir. Bunun için ülkenin tüm siyasi otoritesi birlikte çalışmak ve bu zorluğu aşmak İçin çaba sarfetmek zorundadır. Bu coğrafya hepimizin kaderidir. Bu coğrafyada yaşamak var olmak zordur. Kader ülkenin ortak kaderidir. Bu ülke, bu kadar düşmanı içinde artık barındıramaz.
Darbeler, askerlerin tek başına yapabileceği bir iş değildir açıkçası. Genellikle muhalif siyasi parti veya partilerin desteği, Yargı ve bu fosil siyasi partilerin anlayışına sahip Sivil Toplum Örgütlerinin desteği ile yapılır. Ayrıca ülke dışından istihbarata dayalı mekik diplomasisi ile ortaya konur. Direk gelin hemen bir darbe yapalımda hükümeti al aşağı yapalım diyerek olmaz bu işler. Asker ve siyasetçi ayağının yanı sıra, medya ayağıda darbelerde önemli bir yer tutar. İlk önce Medya ayağı çalışır. Bu mekanizmanın çalışabilmesi için bir Tiyatro sahnesi gibi bir senaryo hazırlanır. Bu senaryonun başını çeken ilk neden, genellikle halkın ekonomik olarak zorda olduğu, İktidar partisinin ülke menfaatlerini kötüye kullandığı gerekçeleri ortaya atılır. Şu an bunlar dillendiriliyor mu? Dillendiriliyor. 28 Şubat süreci gibi Muhtıralar verilir ve İktidarın yaptığı iyi işler unutularak sinsice hazırlanmış bir metin hazırlanır. Bu metin Türkiye’de genellikle şöyle olur;
TSK, iç güvenliğin tehdit altında olduğunu ifade eder. Bu müdahalelerde temel hukuki dayanak olarakta Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde yer alan "Madde 35’deki - Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır." hükmü ortaya atılır. Bunları ezberledik artık. Yöntemleri aynı.
Şimdi gelelim Deniz Kuvvetlerinden emekli olmuş 104 Amiralin darbe çağrışımı yapan bildirisine:
Aslında darbe çağrışımı yapan bildiriden önce Anayasa Mahkemesi Üyesi Engin Yıldırım’ın Anayasa Mahkemesi binasının fotoğrafını paylaşarak “ışıklar yanıyor” mesajınızı da hatırlatmak istiyorum.
Darbeciler öncelikle darbe ortamının ne kadar müsait olup olmadığını yoklarlar. Sonra darbenin tekerrür edip edemeyeceğinin, halkın desteğinin ve siyasi partilerin neler söyleyeceğine bakarlar. Darbe zemini ölçülür yani.
Peki...
Bu zemin yoklaması sonucunu söyleyeyim. CHP Genel Başkanı ve havarilerinin buna hazır olduğu aşikar belliki. İYİ Parti Uluslararası Siyasi Kuruluşlar ve Jeo Stratejik Analizlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı emekli Tuğamiral Ergun Mengi’nin de darbe İmalı bildirimin altında imzası olması İP’nin de bu işin içinde olduğunu anlıyoruz. HDP’nin bu işin neresinde olduğunu ise henüz bilmiyoruz. HDP bu işin neresindesinde diye yorum yapmam gerekirse düşüncem açıkçası şu; HDP, Askeri darbe olursa bu karışıklıkla beraber biz PKK’nın sınırlarımız dışındaki “örgüt mensuplarını ülkeye nasıl sokarız” düşüncesinde olacağını düşünüyorum. Çünkü her darbenin ardından Suriye ve Irak’taki yapılanmalarının ülkeye sokulduğunu ve yıllarca bu teröristler ile uğraştığımızı hatırlatmak isterim.
Darbenin tetiklenmesi ile ülkemizde Başbakanların asıldığını biliyoruz artık. Ülkemiz darbeler konusunda epey tecrübe edindi.
Ülkemizdeki darbelerin zamanlamasına bakarsak, genellikle tam ülkemiz belini doğrultacağı sırada yapıldığını görürüz. Şimdi neler oluyor peki? Akdeniz’deki Doğalgaz çıkarların korunması, Libya’da Türkiye’nin dümene geçmesi, Yunanistan ile kıta sahanlığı ve Mavi Vatan meseslesindeki çıkarlarımız, Suriye’de başta Afrin olmak üzere PKK’nın tünellerinin ele geçirilmesi, Azerbaycan’da Türkiye’nin desteği ile Karabağ sorunun büyük ölçüde çözülmesi, kanal İstanbul meselesi, Türkiye’nin kendi güvenliğini S400’ler ile sağlama çabası ve Rusya yakınlaşması gibi birçok meselenin ortasında darbe çığırtkanlığı yapılması Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda işler yapıldığının altını çizmek istiyorum. Bunu Fransa’nın, Yunanistan’ın ve Amerika’nın sindiremediğini görüyoruz. Batılı ülkelerin bir çoğunun çatlak seslerini bu dönemde
daha çok duyar olduk. Hatta Silah satışı ve Askeri teçhizat konusunda uygulanan ambargoların ülkemizi her yönden kıskaca almaya çalıştıklarının göstergesidir.
Gerek Anayasa Mahkemesi üyesinin çıkışı, gerek Deniz Amirallerin darbe imalı bildirisi, geçmişin travmalarını yaşatmak İçin bir çaba içerisinde olduklarını alenen gösteriyor. Bunların en büyük destekçisi ve istihbaratçıları içimizdeki Fetö’cülerin olduğunu artık net bir dille söyleyebiliriz. Fötö’nün her siyasi partinin içinde oluğunu biliyoruz. Tayyip Erdoğan’ı yargılayıp TRT’den yayınlatacağız diyenleri açıkça yüksek sesle duyuyoruz artık.
MHP’den ayrılan İP’lilerin İstanbul gibi büyük bir şehirde, Fetöcü olarak nitelendirilen İl Başkanı olduğunun açıkça dillendirildiği bir zamanda artık kimin mert kimin namert olduğunu anlamak artık zorda değil. Darbelere meraklı siyasilerin tetikte beklediğini net bir şekilde artık yüksek sesle söyleyebiliriz.
Yakında 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılacak olması, Sinop’ta Akkuyu Nükleer Elektrik Santralinin açılacak olması, Kanal İstanbul’un yapılacak olmasının kararlılıkla sürdürülmesi, başta İzmir, Kocaeli, Kütahya, Ankara ve Gaziantep Şehir Hastahanelerinin yapım süreci zannedersem birilerini rahatsız ediyor. Heleki Taksim ve Çamlıca’da camilerin yapılması birilerini rahatsız ediyor belliki.
Bu bildiri ile Kanal İstanbul’un rövanşı alınmaya çalışılıyor. Ayrıca darbenin bir ön çalışmasının zemin yoklaması yapılıyor. Bu ülkede 27 Mayısı bayram diye kutlayanlar olduğu sürece, darbe şakrabanları asla bitmeyecektir. Deniz Amirallerinin darbe imalı bildirisi açıklamasının aslı, bu fosillerin devletin her yanını sarmaya devam ettğinin kanıtıdır. Amirallerin, Erdoğan’ın nereye nasıl gömüleceğinin hesabını yapmak yerine, kendilerinin hangi çöplüğe döküleceğinin hesaplarını yapmalarını tavsiye ederim. Çünkü ülkemiz darbeler konusunda ihtisaslaşmıştır. Kimi nereye gömeceğini halkımızda siyasilerde iyi biliyor.
Ben, bu demokrasi cellatlarının darbeyle uğraşmak yerine, sandık başında halkın iradesine teslim olmalarını öneriyorum. 15 Temmuzda halkımız darbelere gereken cevabı vermiştir. Hele Erdoğan’ın darbecilere karşı verdiği mücadelesinin altını çiziyorum. Erdoğan’ın bu darbecilere karşı daha ihtisaslı oluğunu düşünürsek kendinize yer beğenin. Bu sefer iş FETÖ ile sınırlı kalmaz. Kazın ayağı başka artık. Yeni yeni kurulan siyasi partilerin amaçlarını ve artık bağlantılarını biliyoruz artık. Eski, yeni ne kadar bu işe meraklı siyasetçi varsa ortaya daha kolay çıkacaktır. Bunu da unutmamalarını tavsiye ederim.
Sevgili muhalefet, siz HDP ile kolkola gezmeye, onları mesut bahtiyar etmeye devam edin. Yoksa HDP’siz, sizden bir halt olmaz. HDP’nin desteği olmadan Cumhur ittifakını yenmeniz olanaksız. Demirtaş ile kahvaltınızı yapın. Çayınızı çorbanızı İçin, aksi halde işiniz sandıkta gene zor.
Hele darbeler bu ülkede bundan sonra daha zor bilesiniz. Bırakın darbeyi marbeyi 2023’ü bekleyin. Sandık belirler bu işi. Kim gelirse gelsin başımızın üstünde taşırız geleni. Bu halk kimi nereye koyacağını iyi bilir. “Usta terzi dar kumaştan bol gömlek diker” misali, halkta hangi kumaştan ne yapacağını bilir. Eğrinin ve doğrunun hesabını halka bırakın. Halkı güdülecek bir sürü sayanların elbette hesabı yapılacaktır. Halkın bahçesinden kral bile olsa bir elma yese, o halkın tebaası ağacı kökünden söker atar bilesiniz. Unutmayalım ki, Devlet ve milletin mukadderatında milli irade esastır. Bir ülkeye en büyük ihanet, halkın iradesine karşı gelmektir. Hiçbir kurum kendisini siyaset yapma göreviyle, hükümetin, ülkeyi yönetme sorumluluğunu gasp etme ya da hükümeti hizalama göreviyle mükellef değildir. Meşru siyasi mekanizmaların dışına çıkarak hükümete karşı provokasyon tertip etmeye kalkanlar ve buna çanak tutan siyasilerin, milletin iradesiyle hiçbir ilgisi ilgisi yoktur. TBMM'ye karşı, millete karşı hukukun dışına, demokrasinin dışına çıkarak, Cumhuriyet'e karşı bir girişimde bulunarak birtakım tertipler içine girenler vatan hainidir. Aynı Kenan Evren gibi rütbesi, sıfatı, konumu, geçmişi, kimliği ne olursa olsun tarih çöplüğüne gömülmeye muktedirdir. İster siyasetçi olsun, isterse asker hepsi halkın tokatından nasibini alacaktır.
Sonuç olarak; kimse boşuna Türkiye Cumhuriyetinin geleceğine karşı palazlanmasın, yoksa yok olup milletin karşısında yok olmaya mahkumdur. Haydi bakalım Halep oradaysa arşın da burada görelim bakalım.
Biz Ezanla geldik salayla gideriz. Ama sizide o çöplüğe gömeriz. Milletin sabrını test etmeye kalkmayın.
Sağlık ve esenlikler dilerim