Anasayfa /  Magazin

Nihal Candan Anoreksiya'ya mı yakalandı? Anoreksiya nedir?

Nihal Candan ile birlikte anoreksiya hastalığı bir kez daha incelenmeye başlandı. Yeme bozukluğu olarak da bilinen anoreksiya, kişinin hızlı kilo kaybına ve hayatını ciddi şekilde tehlikeye atmaya neden olabilir. Yeme bozukluğu nedir, neden ortaya çıkar, psikolojik etkenleri var mıdır? İşte detaylar...

Abone ol
Abone ol 27 Nisan 2024 14:00

Nihal Candan ile birlikte anoreksiya hastalığı bir kez daha incelenmeye başlandı. Yeme bozukluğu olarak da bilinen anoreksiya, kişinin hızlı kilo kaybına ve hayatını ciddi şekilde tehlikeye atmaya neden olabilir. Yeme bozukluğu nedir, neden ortaya çıkar, psikolojik etkenleri var mıdır? İşte detaylar...

Çeşitli suçlar dolayısıyla geçtiğimiz aylarda tutuklanarak cezaevine gönderilen Nihal Candan, anoreksiya hastalığı nedeniyle bir süredir kilo kaybı yaşıyordu. Doktorların tavsiyesi ile bulunduğu cezaevinden tahliye edilen Nihal Candan, aile evinde tedavi altına alındı. Diyetisyen Gülçin Işık bu durumun beslenme düzeniyle yakından alakalı olduğunu söylerken, beslenme bozukluklarının hastalığa dönüşmesindeki etkenler hakkında bilgiler verdi. Bir de durumun psikolojik boyutu var. Peki, yeme bozuklukları neden olur, altında ne gibi etkenler yatar? Psikiyatrist-Psikoterapist Doç. Dr. Adnan Çoban, yeme bozukluğu olarak da bilinen anoreksiya nervoza hakkında merak edilenleri tüm ayrıntılarıyla paylaştı. 

Yeme bozukluğu olarak da bilinen anoreksiya nervoza nedir?

Psikiyatrist-Psikoterapist Doç. Dr. Adnan Çoban, yeme bozukluğu olarak da bilinen anoreksiya nervoza hakkında merak edilenleri tüm ayrıntılarıyla sizler için cevapladı...

Anoreksiya nervoza bir bireyin kendi ideal kilosunun çok altında olmasına rağmen şişmanlamaktan ve kilo almaktan aşırı korkma ve bu konuda aşırı duyarlı olmayla karakterize bir yeme bozukluğudur. Bu kişiler çok çarpık bir beden algısına sahiptirler. Kilolu olmadıkları hatta normalden çok daha zayıf oldukları halde kilolu olduklarını düşünürler. Sadece ruhsal değil tıbbi açıdan da son derece tehlikeli ve yaşamı tehdit edici boyutlara ulaşabilen bir psikiyatrik bozukluktur.

Nasıl ve neden olur?

Bu konu çok net değildir. Ancak genetik yatkınlık bütün psikiyatrik rahatsızlıklarda olduğu gibi anoreksiya nervozada da etken olabilmektedir. İlla anoreksiya deşil şizofreni, depresyon, bipolar gibi ciddi psikiyatrik bir rahatsızlığı bulunan insanların birinci derece akrabalarında, yakın akrabalarında anoreksiya nervoza görülebilir.

Anoreksiya nervozalı bireyler genellikle mükemmeliyetçi, hayata “ya hep ya hiç” perspektifinden bakan, utangaç, çekingen, takıntılı, kendini pek göstermeyi sevmeyen, duygularını ifade etmek yerine içe atmayı seçen bir karakter ve davranış profiline sahiptirler. Anoreksiyalılar ayrıca beslenme konusunda yanlış yönlendirilmiş, bedenleri ve kiloları hakkında aşırı eleştirel ve duyarlı yaklaşılmış, ebeveynleriyle özellikle anneleriyle sağlıklı bir bağlanma geliştirememiş, çocukluk çağı travmalarına özellikle cinsel travmalara maruz kalmış kişiler olabiliyor. Genetik yatkınlık ve olumsuz çocukluk çağı yaşantılarına bir de modanın yanlış yönlendirmesi, kilo ve diyet konusunun, beden görünümünün film, dizi ve birçok sosyal mecrada gerçeğe uymayan ve çarpık bir şekilde gündeme getirilmesi bu rahatsızlığı tetikleyebilmektedir.

Bu yeme bozukluklarında genel olarak görülen bir dinamik de anoreksiya nervozalı kişilerin kilolu olmayı değersizlik, yetersizlik, güçsüzlük, dışlanma, sevilmeme etkeni olarak görmeleridir. Kişide “benim hiç kilo almamam lazım, bir gram bile fazla kilom olmamalı, olursa kimse bana değer vermez, herkes beni dışlar, kimse beni sevmez” şeklinde düşüncelere kapılır, yalnızlıktan korkar ve anoreksiya olacak noktaya gelene kadar kilo ve bedeniyle uğraşır duru.

Belirtileri nelerdir?

Anoreksiya nervozada, kişiler hastalığın başlangıcında yemek yemeye aşırı direnirler, sıklıkla katı bir diyet uygularlar ya da aşırı fiziksel egzersiz yaparak zayıf kalmaya çalışırlar. Ancak ilerleyen süreçte beden sağlıkları da bozulur. Zamanla birtakım ritüeller geliştirirler. Örneğin bulabildikleri her yerden kilo aldırmayacak yemek tarifleri toplarlar, karbonhidratlı besinleri tamamen hayatlarından çıkarırlar, yemek saatlerinde ortadan kaybolurlar, başkalarıyla yemek yemekten kaçınırlar, yeseler de çok kısa bir süre sonra kalkmak için bahaneler üretirler. Sürekli hangi yiyeceklerin daha az kilo aldırdığını düşünürler. Yemekli toplantıları reddedeler. Fiziksel bir hastalıkları olmadığı halde çok az yemeye bağlı olarak ciddi kilo kaybı yaşarlar, buna rağmen sürekli tartılıp bir gramın bile hesabını yaparlar. İnsanlar zayıf olduklarını anlamasın ve müdahale etmesin diye bol kıyafetler giyerler ve asla yeterince ince olduklarına, zayıf olduklarına inanmazlar.

Bazen yemek yedikten sonra kusma, diyet hapları, diüretikler ya da müshil ilaçları alarak kilo almamaya çalışma da görülür. Kendilerini cezalandırırcasına ağır egzersizler yaparlar. Çok az yemek yeseler bile suçluluk hissedip ağır egzersiz yaparlar. Kili yediği yemeği vücuduna girmiş bir zehirli madde gibi algılayıp onu tuvalette aşırı kalarak, ağır egzersiz yaparak bazen de kusarak vücuttan atmaya çalışır.

Anoreksiya nervoza özet olarak kendini aşırı kilolu görme ya da kilo almaktan aşırı korkma ve bunun neticesinde gelişen bazı davranışlar ve ritüellerle karakterize bir rahatsızlıktır.

Anoreksiya ölümcül müdür, tedavisi nasıl olur?

Anoreksiya nervoza çok tehlikeli, hayati öneme sahip bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Başlangıçta psikiyatrik bir rahatsızlık olarak başlar ama zamanla çok şiddetli bir tıbbi duruma dönüşür. Bu nedenle eğer kişi vücut ağırlığının yüzde otuzdan fazlasını kaybetmişse, yemeyi reddeder bir hale gelmişse ve hayati bir tehlike söz konusuysa mutlaka hastaneye yatırılarak tedavi edilmelidir. Çünkü anoreksiya nervozalı kişilerin yaşamış oldukları durumun bir psikiyatrik bozukluk olduğunu kabul etmezler, içgörüleri yoktur. Dışarıdan destek vermek ve kişiyi ikna ederek bir noktaya getirmek mümkündür ancak bu çok uzun sürebilir. O yüzden tıbbi bir tehlike söz konusuysa bu ikna ve içgörü gelişim sürecinin hastane ortamında gerçekleştirilmesi gerekir. Bu nedenle kişi hastaneye yatırılmalı ve psikiyatr, psikolog, diyetisyen ve dahiliye, endokrinoloji ve gastroenteroloji doktorlarının da içinde bulunduğu bir ekiple ciddi bir şekilde tedavi edilmelidir. Kişi çarpık düşünceyi düzeltmeye yönelik antipsikotikler, depresyon ve anksiyete için antidepresanlar, anksiyolitikler, dürtü kontrolü için duygusunun düzenleyici ilaçlarla stabilize edilmelidir.

Çok şiddetli ve hayati risk olan vakalarda tıbbi onay alındıktan sonra Elektro konvülsif terapi (EKT) de tedaviye eklenebilir. EKT hızlı etki gücüyle bazı durumlarda bu kişiler için hayat kurtarıcı olabilmektedir. Hastane ortamında sıkı bir takip ve gözlem altında farkındalığı artırmak, içgörü geliştirmek ve arka planda var olan travmaları tespit edip üzerine çalışmak için yoğun psikoterapi programı da uygulanmalıdır. Bu bütüncül yaklaşımla anoreksiyalı kişiler belli bir süre sonra toparlayabilmekte ve terapiye dışarıdan devam edecek hale gelebilmektedirler. Anoreksiya tedavisi süreklilik ve sabır isteyen bir süreçtir.

Psikolog Dilek Memnun, anoreksiya beslenme bozukluğu ile ilgili önemli bilgiler verdi...

Anoreksiya bireyin vücut ağırlığında anormal derecede düşüklük, yoğun kilo alma korkusu ayrıca çarpık kilo algısı ile meydana gelen bir beslenme bozukluğudur. Bireyler kilolarını ve vücut şekillerini kontrol etmek amacıyla kendi yaşamlarında önemli derecede değişiklik yapma eğilimi gösteriler.

Anoreksiya mağduru bireyler kilo almayı önleyebilmek amacıyla yedikleri yiyecek miktarına dikkat eder ve kendilerini ciddi derecede kısıtlarlar. Bu bireylerde aşırı egzersiz yapma, kilo almaktan korkma ve zayıflığı öz değer ile eşdeğer tutma gibi eğilimler görülür. Ayrıca modern dünyanın zayıflığın güzelliği temsil ettiğine dair olan vurgusu kişilerin öz değeri zayıflık ile eşit görmesine neden olmaktadır.

Diyetisyen Gülçin Işık, anoreksiya nedenleri ve belirtilerini şöyle anlatıyor:

Beslenme bozukluğu olarak bilinen bu hastalığı, kilo almaktan korkmak, zayıf kalmaya çalışmak, beden algısının bozulması gibi açıklayabiliriz. Bu belirtiler özellikle ergenlik döneminde daha sık görülse de zaman zaman yetişkinlerde de rastlayabiliyoruz. Aşırı kilo verme, yoğun egzersiz yapma, yorgunluk, hatta uyuyamama, deride renk değişimleri, adet görememe, kabızlık ya da ishal, ağız ve diş sağlığı sorunları, cinsel istekte azalma gibi şikayetleri de beraberinde getirebilir.

Anoreksiya ya sahip kişiler sürekli kalori hesabı yaparlar, besinlerin kalorilerini hesaplarlar, hatta aşırı yedikten sonra kendilerini kusturabilirler, ya da laksatif ilaçlar kullanabilirler. Başkaları için yemek hazırlasalar bile kendileri yemek yemeyi reddeder, öğün atlarlar, özellikle kalabalık yerlerde yemek yemezler. Bu durumda mutlaka ama mutlaka psikolog/psikiyatrist takibi gereklidir. Hatta kişinin terapi almasının yanında aile ile beraber hareket edilmeli, yeme bozukluğunu kök nedeni belirlenip, tedavi planı oluşturulmalıdır. Sağlıklı olmak demek yalnızca rakam olarak kilo bazında değil, aynı zamanda bedenin mikro- makro öğeleri, biyokimyası, ruh ve beden sağlığı ile beraber olmak zorundadır.

Yorumlar
Çok Okunanlar