Anasayfa /  Kültür sanat

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk Adana’ya geliyor

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk Adana’ya geliyor

Abone ol
Abone ol 03 Mart 2016 12:50

 Türk edebiyatının Nobel ödüllü yazarı Orhan Pamuk, Çukurova Belediyesi’nin konuğu olarak 5 Mart Cumartesi günü Adana’da olacak. Kitapsan’ın katkılarıyla düzenlenen ilk etkinlikte ünlü yazar kitabını imzalayacak, ardından Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi’ndeki söyleşiye katılacak.

Türkiye’nin ulusal ve uluslararası gururu olan yazar Orhan Pamuk, 5 Mart Cumartesi günü geleceği Adana’da art arda iki programa katılacak. Ünlü yazar ilk olarak 13.00-15.00 arasında son kitabı Kırmızı Saçlı Kadın’ı M1 Alışveriş Merkezi’ndeki Kitapsan Mağazasında okurları için imzalayacak. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un ikinci durağı ise aynı gün Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi olacak. Yazar ‘Kırmızı Saçlı Kadın’ı okurlarına anlatacak, sorulara yanıt verecek. Çukurova Belediye Başkanı Soner Çetin, sadece Türk edebiyatına değil, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alarak tüm dünyayı derinden etkileyen Orhan Pamuk’u ağırlamaktan çok büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etti. Çetin, “Usta yazarımız Sayın Orhan Pamuk farklılıklar içindeki harmoniyi yakalayan derin tahlilleri ile çok kültürlülüğün ne denli büyük bir zenginlik olduğunu ortaya koymuş büyük bir yazarımız. 5 Mart Adana için özel bir gün olacaktır.” diye konuştu.

Kırmızı Saçlı Kadın

“Aslında yazar olmak istiyordum. Ama anlatacağım olaylardan sonra jeoloji mühendisi ve müteahhit oldum. Okuyucularım, hikâyemi anlatmaya başladım diye olayların sona erip arkada kaldığını da sanmasınlar. Hatırladıkça olayların içine daha çok giriyorum. Bu yüzden sizlerin de peşim sıra baba ve oğul olmanın sırlarına sürükleneceğinizi hissediyorum.

1985'te Beşiktaş'ın arkalarında, Ihlamur Kasrı'na yakın bir apartman dairesinde yaşıyorduk. Babamın Hayat adlı küçük bir eczanesi vardı. Eczane haftada bir sabaha kadar açık kalır, babam nöbet tutardı. Nöbetçi olduğu gecelerde babamın akşam yemeğini ben götürürdüm. Uzun boylu, ince, yakışıklı babam kasanın yanında yemeğini yerken ilaç kokusunu koklayarak dükkânda durmayı severdim. Otuz yıl sonra bugün, kırk beş yaşımda ahşap dolaplı eski eczanelerin kokusundan hâlâ hoşlanıyorum.

Hayat Eczanesi'nin çok müşterisi yoktu. Babam nöbetçi olduğu gecelerde o zamanlar moda olan taşınabilir küçük bir televizyona bakarak vakit öldürürdü. Bazan da babamı, ziyarete gelen arkadaşlarıyla alçak sesle konuşurken görürdüm. Siyasi arkadaşları, beni görünce konuşmayı bırakır, benim, tıpkı babam gibi yakışıklı ve sevimli olduğumu söyler, sorular sorarlardı: Kaçıncı sınıfa gidiyordum, okulu seviyor muydum, ileride ne olacaktım?

Siyasi arkadaşlarının yanında babamın huzursuz olduğunu gördüğüm için dükkânda fazla kalmaz, boş sefertasını alır, soluk sokak lambalarının ve çınar ağaçlarının altından yürüyerek eve dönerdim. Evde anneme, babamın siyasete meraklı arkadaşlarından birinin dükkânda olduğunu söylemezdim. Çünkü annem, babamın başının yeniden belaya gireceğini ya da durup dururken gene bizi bırakıp gideceğini düşünerek endişelenir, babama ve arkadaşlarına sinirlenirdi.

Ama babamla annemin aralarındaki sessiz kavgaların tek nedeninin siyaset olmadığını da fark ederdim. Bazan uzun süreler küsüşürler, aralarında neredeyse hiç konuşmazlardı. Belki de birbirlerini sevmiyorlardı. Babamın başka kadınları, pek çok başka kadının da onu sevdiğini seziyordum. Bazan annem başka bir kadın olduğunu benim anlayacağım bir şekilde konuşurdu. Annemle babamın kavgaları beni çok hüzünlendirdiği için onları düşünmeyi, hatırlamayı kendime yasaklamıştım.

Babamı en son ona yemek götürdüğüm bir gece eczanede gördüm. Lise birdeydim; sıradan bir sonbahar akşamıydı. Babam televizyondaki haberleri seyrediyordu. Daha sonra tezgâha yerleştirdiği yemeğini yerken, ben biri aspirin, diğeri de C vitamini ve antibiyotik isteyen iki müşteriye baktım ve parayı çekmecesi hoş bir zil sesi çıkararak açılan eski kasaya koydum. Eve dönerken son bir bakış attım babama; bana kapıdan gülümseyerek el salladı.

O sabah babam eve gelmemiş. Bunu öğleden sonra okuldan dönünce annem söyledi. Gözlerinin altı şişti, ağlamıştı. Babamın bundan önce olduğu gibi eczaneden alınıp Siyasi Şube'ye götürüldüğünü zannettim. Orada ona işkence eder, falakaya yatırır, elektrik verirlerdi.”

Etiketler Nobel ödüllü
Yorumlar
Çok Okunanlar