Okula yeni başlayan çocuklarda ayrılık anksiyetesi problemi
Okulların Açılmasıyla Birlikte, İlk Kez Okula Başlayan Veya Başladıktan Kısa Süre Sonra Öğrencilerde Meydana Gelen Davranışsal Değişimlerin Aile, Arkadaş Çevresi Ve Okul Ortamı İle İlgili Olduğunu Dile Getiren Psikolog Gamze Batı, Çocuklarin Yaşadığı Uyum Problemlerinin Altında Yatan Gizli Sebepleri Özetleyerek, Ailelerin Yapması Gerekenleri Aktardı. Psikolog Gamze Batı, Bu Tür Durumlarla Karşılaşılması Halinde Ailelerin Mutlaka Bir Uzmana Gitmeleri Gerektiğini Belirtti.
Abone olOkulların açılmasıyla birlikte, ilk kez okula başlayan
öğrencilerde meydana gelen davranışsal değişimlerin aile, arkadaş
çevresi ve okul ortamı ile ilgili olduğunu dile getiren Psikolog
Gamze Batı, çocukların yaşadığı uyum problemlerinin altında yatan
gizli sebepleri özetleyerek, ailelerin yapması gerekenleri
aktardı.
Okula yeni başlayan çocukların uyum sürecinden geçtiğini,
bazıları durumu hemen atlatırken bazılarının ise kolay
atlatamadığını ifade eden Psikolog Gamze Batı, “Her çocuk yaşadığı
problemi farklı davranışlarla dışarıya yansıtıyor. Okula
başlanmasının ardından uyum problemi hala devam ediyorsa velilerin
bir uzman desteği almasında yarar var. Çocuklar, evden ve aileden
ayrılma aşamasında ayrılık anksiyetesi yaşayabiliyor ve bu durumla
evden çıkmak istememe, okula gitmekte direnç gösterme, alta
kaçırma, uyuya kalma şeklinde başa çıkmaya çalışıyor.
Bu noktada çocuğun anksiyetesinin nedenlerinden bazıları,
akranlarında fiziki veya psikolojik şiddet görüyor olabilir ya da
çocuğumuzun okula, öğretmene karşı olumsuz bir tutumu mu var diye
değerlendirebiliriz. Bunların incelenmesi gerekiyor” dedi.
“Çocuklarda ‘Ben okula gittiğimde kardeşimle annem yalnız
kalacak’ düşünceleri oluşabiliyor”
İnceleme sürecinin bir ay aldığını dile getiren Psikolog Gamze
Batı, bunlarda herhangi bir sıkıntı olmadığı takdirde bu defa
devreye ‘kardeş’ faktörünün girdiğini söyleyerek, "Çocuklar, okula
gittiği takdirde ‘Ben okula gittiğimde kardeşimle annem yalnız
kalacak ve annem kardeşimle daha fazla ilgilenecek; ben okulda
yalnız kalacağım’ şeklinde düşüncelere kapılabiliyor. Bu
anksiyetenin altında yatan nedenlerden biri de çocuklarını hiçbir
zaman yalnız bırakmayan anneler olabiliyor ve bu defa tedavi süreci
farklılaşıyor. Çocukların davranışları ve altında yatan nedenler
iyice saptandıktan sonra tedaviye geçiliyor. Çocuklarımızın
davranışlarını kategorilere ayırıyoruz. Çözüm yöntemini de buna
göre belirledikten sonra, nasıl masanın 4 ayağı var ve masayı
dengede tutuyorsa denge psikoterapi sürecini de dengeli bir şekilde
yürütüyoruz” diye konuştu.
“IQ ayağına yoğunlaşılırken, İQ ve SQ ayağının da desteklenmesi
gerekiyor”
Yoğun eğitim-öğretim süreci içerisinde çocukların derslerden
sıkılabildiğini kaydederek, bu süreçte çocukları çeşitli
aktivitelere yönlendirmenin, hem yoğun tempodan çocuğun ufak bir
kaçamak yapması için hem de sosyalleşmesi için gerekli olduğuna
vurgu yapan Batı, “Sosyal aktivitelere yetişkinlerin bile ihtiyacı
olabilir. Eskrim, dağcılık, okçuluk ve toprak sanatlarının da
tercih edilebilir. Eğitim de duygusal ihtiyaçların da dikkate
alınması gerektiği düşüncesindeyim. Bence, çocukları akademik
alanda doldurduğumuz kadar duygusal anlamdaki ihtiyaçlarını da
düşünmeliyiz. Zekalar çok boyutludur. Bunlar; IQ ,İQ,SQ. Bizim
şimdilerde aradığımız ise İQ ve SQ. IQ ayağına yoğunlaşılırken İQ
ve SQ ayağının da desteklenmesi gerekiyor” şeklinde
konuştu.
“Her ailenin dinamiği farklıdır, her çocuk da parmak izi gibi
özeldir”
Teknoloji çağının adeta hastalığı haline gelen teknolojik
cihazlar ve sosyal medyanın, özellikle okul dönemlerinde
öğrencilerin dersleri için engel teşkil edebileceğine işaret eden
Batı şöyle devam etti:
“Veliler sosyal medya, tablet ve telefon gibi teknolojik
cihazları çocuklarına yasaklayıp, yasaklamamak konusunda ise
ikileme düşmüş durumdalar. En sık karşılaştığım sorulardan biri,
‘Tableti yasaklayalım mı, yasaklamayalım mı?’ Her ailenin aile
dinamiği farklıdır. Burada ayrıca empati yapmamız gerekiyor. Biz ne
kadar sosyal medya olmadan yaşayabiliyoruz? Biz ne kadar telefon,
tablet ve sosyal medyanın eksikliğini hissediyorsak çocuklarımız da
o kadar bu eksikliği hissediyor. Her çocuk parmak izi gibi özeldir.
Eğer senin çocuğun günde 7 - 8 saat oynuyorsa, sen ondan yarım
saatte tabletten kopmasını isteyemezsin. Bu durumda ortaya öfke
problemleri, kapı çarpmalar ve çatışmalar ortaya çıkar. Öncelikle
elektronik cihazla oynama süresi maksimum ve minimum şeklinde
belirlenmeli ki tedavimizi ona göre yapabilelim. Bu, ilaç
kullanmaya benziyor, nasıl ki ilacı azalta azalta ya da artıra
artıra gidiyorsak, bu durumu da maksimum ve minimum verilere
dayanarak, azalta azalta yapabiliriz. En sonunda da
kesebiliriz."