Orta Asya çadır geleneğinin örneği: ’İnce Minareli Medrese’
Sahip Ata Müzesinin Giriş Kapısını Çevreleyen Pervazın Üzerinde Besmele Ve FÂtiha Suresi Yazılıdır.
Abone olAhmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir adlı eserinde ‘Tiftikten
dokunmuş büyük sultan çadırı’ olarak bahsettiği Konya’daki İnce
Minareli Medrese, üzerindeki 755 yıllık süslemelerle tarihe meydan
okuyor.
Selcuklu Veziri Sahib Ata Fahreddin Ali tarafından inşa
ettirildiği bilinen İnce Minareli Medrese’nin taç kapısı üzerinde
bitki motifleri ve süslemelerin yanında sülüs ile ‘Fetih’ ve
‘Yasin’ sureleri bulunuyor. Tarihi medrese ile ilgili bilgi veren
Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü
Prof. Dr. Ahmet Çaycı, taç kapıların Selçuklu Devleti’nde yönetim
otoritesinin gücünü ortaya koymak için yapıldığını söyledi.
Selçuklu’nun bu yapılar üzerinden kendi siyasi ve ekonomik yapısını
dışa vurduğunu ifade eden Prof. Dr. Çaycı, süslemelerin devletin
sanat boyutunu ortaya koyduğunu ifade etti.
“Orta Asya çadır geleneğinin örneği”
İnce Minareli Medrese’yi şairlerin çoğunun çadıra benzettiğini
aktaran Prof. Dr. Çaycı, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bu eseri gördüğü
zaman Orta Asya çadır geleneğinin örneği olarak tarif ettiğini
belirtti. İslami anlayışın burada cennet özlemi ve bir anlamda
plastik sanatlar üzerindeki yansıması olduğunu kaydeden Prof. Dr.
Ahmet Çaycı, “Taç kapı İslam mimarisinin karakteristiklerindendir.
Yani Sivas, Kayseri, Konya, Aksaray, Tokat, gibi illere gittiğiniz
zaman taç kapı örneklerini ziyadesiyle bulursunuz, dahası sadece
şehirler değil şehirler dışında inşa edilen kervansaraylarda da
bunların büyük ölçekli büyük örneklerini görmek mümkün. Dolayısıyla
Selçuklu mimarisi demek aslında taç kapı mimarisinin zuhuratıdır
demek doğru olur” diye konuştu.
“Sarayın gücünün siyasi göstergesidir”
Taç kapıların her şeyden önce ekonomik bir gösterge olduğunu
belirten Prof. Dr. Çaycı, "Eğer siz bu kadar büyük ve abidevi bir
eser ortaya koyabiliyorsanız bu sizin her şeyden önce sizin
mimarlık alanında geldiğiniz seviyenin göstergesidir. İkincisi
sizin ekonomik anlamdaki içinde bulunduğunuz seviyenin
göstergesidir. Dolayısıyla biz bugün bunların restorasyonundan bile
yoruluyoruz. İkincisi sarayın ya da yönetim tarzının gücünün siyasi
göstergesidir. Yani sultanın buradaki yapılarla birlikte mimariye
ve eğitime ve onun ötesindeki İslam’ın unsurlarına ne kadar önem
verdiğinin göstergesidir” dedi.
Enginar ya da hayat ağacı
Yasin ve Fetih surelerinin kuşak şeklinde kıvrılarak yukarı
doğru işlendiğini anlatan Prof. Dr. Ahmet Çaycı, “Bunların her biri
taş üzerine kazınıyor, kolay işler değil. Onun dışında köşelerde
bitkisel unsurlar var. Biz orada çeşitli yorumlar yaparız, kimisi
enginar bitkisi der, kimisi hayat ağacı. Ama esasına bakarsanız
stilize edilmiş bir motif orada söz konusudur. Bunun sebebi de
zaten İslam ve tezyinat sanatının stilize edilmesinden kaynaklanan
bir durumdur. Stilize edilerek verilmesi cennet tasavvuru ve cennet
özleminin mimari ve tezyinat üzerindeki yansımasıdır demek doğru
olur” şeklinde konuştu.
“İlk örnekleri İslam öncesi dönemde görülüyor”
Taç kapının ilk örneklerinin İslam öncesi dönemde görüldüğünü
ifade eden Prof. Dr. Çaycı, "Daha erken dönemlere gidilerek Sasani
dönemi ve Orta Asya, İran coğrafyasının incelenmesi gerekiyor.
Dolayısıyla ilk örneklerini İslam öncesi dönemde gördüğümüz
kapıların İslami dönemle birlikte aslında zirve yaptığını,
mimarinin vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini söyleyebiliriz.
İşte burada bunun daha çok sembolik boyutu devreye girmektedir. O
sembolik boyutta üzerinde gördüğümüz motifler, figürler ve diğer
yapılan soruları ile birlikte bunların donatıldığını görüyoruz”
ifadelerini kullandı.
Konya’da bilinen en önemli taç kapı örnekleri arasında Karatay
Medresesi, Sahip Ata Medresesi, İnce Minareli Medrese ve Sırçalı
Mescit gibi eserler yer alıyor.