Şarkılara konu olan mekanların öyküleri
Onlar sadece şarkılarda konum bildiren hayali yerler gibi hafızalarımızda yer etti ama hepsinin de kendine has bir öyküsü var. Agora Meyhanesi, Belen Kahvesi, Aynalı Çarşı…rn
Hâlâ çilingir sofralarının vazgeçilmez mezesidir Agora Meyhanesi şarkısı… Hangisinin diğerini meşhur ettiğiyse tam bir tesadüfler zinciri. İstanbul Balat’taki uzun yıllar atıl kalan Agora Meyhanesi ile başlayalım önce. 1890 yılında Rum Kaptan Asteri’nin açtığı meyhane, adını Rumca meydan anlamına gelen agora’dan alır. Babadan oğula, sonra toruna devredilen işletme, 2000 yılında gazeteci yazar Ersin Kalkan’a satılır. 2006’da başlayıp o bölgenin yenileme alanı ilan edilmesiyle yedi yıllık dava sürecine giren restorasyon, nihayet 2014’te tamamlanır ve meyhane yeniden açılır. “Eee tesadüf bunun neresinde?” diyeceksiniz... Şimdi 1959 yılına dönelim. O yıllarda henüz öğrenci olan doktor Onur Şenli, çektiği aşk acısını İzmir’in salaş meyhaneleriyle ünlü Agora’da mısralara döker. “Gece, Şarap ve Aşk” başlıklı şiirini fakültenin dergisine gönderir ama yayınlanmadan önce bir yerel gazetenin editörü şiiri görüp başlığı değiştirir ve yayınlar: Agora Meyhanesi. Ardından İsmet Nedim Saatçi’nin bestelediği şarkı deyim yerindeyse patlar. Zeki Müren, Müzeyyen Senar başta olmak üzere söylemeyen kalmaz ve haliyle meyhane de popüler olur, filmler bile orada çekilmeye başlar. Asıl ilham perisi Agora da bu şöhretin ekmeğini yemiş midir bilemeyiz ama bu durumda yüzlerce kişi yanlış Agora’ya gitmiş belli ki.rn
Aslen bir ağıt olan Ormancı türküsünün doğuşu, Muğla’nın Çaybükü köyündeki Belen Kahvesi’nde malum çılgın ormancının gerçek hikayesiyle başlar. Bu arada yöre halkının yerleşim alanındaki küçük tepelere belen dediğini de belirtelim. Tarihler 7 Temmuz 1946’yı gösterdiğinde yakın civardaki ormanlarda bir yangın çıkar. Yangın kontrol altına alındıktan sonra ormancı Mehmet İn, o sıra Belen Kahvesi’nde dama oynayan muhtar Tevfik Cezayir’e gelip tuttuğu zaptı imzalatmak ister. Oyunun en heyecanlı yerinde olan muhtar geçiştirmeye kalkınca, ormancı o sinirle masayı devirir. Muhtarın arkadaşı Mustafa taşları yerine koyar ama ormancı bir kez daha devirir ve aralarında kavga başlar. Ormancının Mustafa’yı bıçaklamasından sonra film kopar, Mustafa silahını çıkarır. Yanlışlıkla muhtarı vurduktan sonra kaçan ormancıyı da yaralar ama muhtar da hayatını kaybeder. Bu olaydan sonra Pisili Kemancı Tahir Ormancı türküsünü besteler, Milaslı sanatçı Nazmi Yükselen de TRT arşivine girmesini sağlar. O gün bu gündür Belen Kahvesi’nde dama oynamak geleneğe dönüşür ve kahve oldukça sapa bir yerde olmasına rağmen turist kafilelerini ağırlar.rn
Cem Karaca’nın muhteşem yorumuyla müzik dimağımızda ayrı bir yere sahip bu şarkı, malumunuz bir Nazım Hikmet şiiri. Hikayesininse Nazım Hikmet’in kaçak yaşadığı zamanlarda bizzat yaşadığı bir olaydan ileri geldiği biliniyor. Sevgilisiyle buluşmak için Gülhane Parkı’ndaki ceviz ağacının altında bekleyeceği haberini, güvendiği bir arkadaşıyla iletir şair. Ama arkadaşı bu bilgiyi polise de haber vermeyi ihmal etmez. Buluşma noktasındayken polislerin geldiğini gören Nazım Hikmet, çareyi ağaca çıkmakta bulur. Tabii ne polisler ne de sevgilisi bulamaz onu. Ağacın tepesinde bir manzaraya bir aşağıdaki kargaşaya bakan şair sıralar dizeleri:rnBen bir ceviz ağacıyım Gülhane parkındarnrnNe sen bunun farkındasın ne de polis farkında....rnrn