Selçuklu’nun Anadolu’daki mührü: ’Kümbetler’
KONYA (İHA) – Selçuklu’nun Anadolu’daki mührü durumunda olan kümbetler devlet büyüklerinin, sultanların, dini şahsiyetlerin adına onların hatıralarını canlandırmak için yapılmış olmalarıyla devrinin en iyi mimari örneklerini yansıtıyor.
Abone olKONYA (İHA) – Selçuklu’nun Anadolu’daki mührü durumunda olan
kümbetler devlet büyüklerinin, sultanların, dini şahsiyetlerin
adına onların hatıralarını canlandırmak için yapılmış olmalarıyla
devrinin en iyi mimari örneklerini yansıtıyor.
Anadolu Selçuklu Devletine yıllarca başkentlik yapan Konya,
‘kümbet başkenti’ olmasıyla da geçmişe ışık tutuyor. 12. ve 13.
yüzyılda Selçuklu Türklerinin başkenti olan Konya’da, Anadolu
Selçuklu medeniyetine ait taş işçiliğinin en görkemli eserleri,
kültürel değerlerin gelecek kuşaklara aktarılması bakımından önemli
rol oynuyor. Selçuklu’nun Anadolu’daki mührü durumunda olan
kümbetler devlet büyüklerinin, sultanların, dini şahsiyetlerin
adına onların hatıralarını canlandırmak için yapılmış olmalarıyla
devrinin en iyi mimari örneklerini yansıtıyor. Mezar anıtları
olarak da bilinen kümbetler, türbe, meşhet, ravza, makam, kubbe
gibi isimlerle de anılıyor.
"Sadece Konya’da 50’nin üzerinde türbe kümbet var"
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü
Dr. Öğr. Üyesi Yaşar Erdemir, Selçukluların son derece zengin bir
kümbet geleneği olduğunu söyledi. Konya başkent olduğu için en
fazla kümbetin Konya’da olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Erdemir,
"Erzurum, Sivas, Tokat, Akşehir, Kırşehir, Niğde, Kayseri’de de çok
sayıda kümbet türbe örneği vardır. Bunların isimlerini saymakla
bitiremeyiz. Yüzlerce isimden bahsetmek mümkündür. Sadece Konya’da
50’nin üzerinde türbe kümbet vardır" dedi.
"Farklı zamanlarda farklı isimlerde telaffuz edilmiş"
Kümbetlere türbe, meşhet, ravza, makam, kubbe de denildiğini
belirten Dr. Öğr. Üyesi Erdemir şöyle konuştu:
"Bunlar tanınmış şahsiyetler için yapılmış olan mimari
yapılardır. Hepsinin temelinde bir mezar mimarisi gelir ama adı
farklı zamanlarda farklı isimlerde telaffuz edilmiştir.
Selçuklularda daha çok kümbet adıyla bilinir. Bunun sebebi de
kümbet deyince çokgen gövdeli ya da silindirik gövdeli olup da
üzeri külahla örtülü mezar anıtlarına kümbet, kare gövdeli olup
üzeri kubbeyle örtülü olanlarına da türbe tabiri kullanılır. Ancak,
türbe ile kümbet her zaman birbirleriyle eş anlamlıdır. Yani döner
kümbet diye bildiğimiz Kayseri’deki yapının kitabesinde türbe
yazılıdır. Dolayısıyla ille de kümbetle türbeyi nasıl ayıracağız
diye çok fazla düşünmemek gerekir. Çünkü ikisi de aynı anlamlarda
kullanılan Selçuklular’da daha çok telaffuz edilen
tabirdir."
"Kümbetin ilk örnekleri Abbasiler’de"
İlk kümbet ya da türbe örneklerinin Abbasilerde görüldüğünü
anlatan Dr. Öğr. Üyesi Yaşar Erdemir, ilk kümbeti Abbasi Halifesi
Mutasım’ın annesinin halife adına ilk defa Semerra’da yaptırdığını
dile getirdi. Erdemir, "Kubbet-üs Süleybiye adı da 862 yıllarına
tarihlenir. En eski olanı budur. Sonrasında arkadan
Samanoğullarından İsmail Bey Türbesi, Karahanlılara ait Ayşe Bibi
Türbesi, Ebru Fazıl Türbesi, Büyük Selçuklu’lara ait Sultan Sencer
Türbesi gibi birçok örnek var. Fakat en çok zenginlik gösteren
türbeler de Anadolu’da Selçuklu ve Büyük Selçuklulara ait
türbelerdir. Hem tuğla hem taş malzemeden hem de sırlı tuğla ve
çiniden yapılmış olan son derece zengin yapılardır bunlar"
ifadelerini kullandı.
"Hatıraları canlandırmak için yapılıyor"
Kümbetlerin üç bölümden oluştuğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi
Erdemir, "Birincisi altta cenazelik ya da mumyalık dediğimiz
yerdir. Selçuklularda mumyalama geleneği vardır bilindiği gibi.
Cenazenin konulduğu toprak altında kalan kısımdır. Zaten türbe adı
da buradan gelir. ‘Türb’ Arapçadan gelir. Toprak ya da toprağa
vermek anlamından gelir. Altta cenazelik kısmı onun üstünde gövde
üstte de kubbe ya da külahla örtülü bir sistem vardır. Dolayısıyla
türbeler böyle bir şemaya sahip olup devletin önemli insanları
için, örneğin Alaaddin Keykubat’ın Alaaddin Tepesinde yattığı,
Sultan Kılıçarslan’ın yaptırdığı Sultanlar Türbesi dediğimiz
türbesi vardır. Onun yanında İzzettin Keykavus’un türbesi vardır.
Bunların hepsi kümbet tipindedir. Çokgen gövdeli üzeri külahla
örtülü yapılardır" diye konuştu.
Kümbetlerin neden yapıldığını da anlatan Erdemir, "Sadreddin
Konevi’nin, Celaleddin Karatay’ın, Sahip Ata Fahreddin Ali’nin,
Mevlana’nın türbeleri de dini şahsiyetlerin türbeleridir. Demek ki
ortaya şu çıkıyor, topluma mal olmuş olan önemli şahsiyetler adına
yapılmış olan mezar anıtları onların hatıralarını canlandırmak,
onları unutturmamak için yapılmış olan mimari yapılardır. Bu
bakımdan bizim mimarimizde Selçuklularda, beyliklerde,
Osmanlılar’da, Karahanlılar’da, Gazneliler’de, Samanoğulları’nda ve
İslam dünyasında son derece önem kazanmış son derece önemli mimari
anıtlardır" şeklinde konuştu.