SONSUZ BİR HAYAT İÇİN..
Sonsuz bir hayatın yolcuları olarak sizce de bu dünya’ya çok anlam yüklemiyor muyuz? Her şeyimizi her yönümüzü, tüm çalışma ve gayretimizi sadece Dünya’ya göre uydurmamız ve hedeflememiz bizleri eksik yapmaz mı? İman sahibiysek eğer, yaşantımızın bir payı da ahret olmamalı mıdır?
İçinde, vicdan hesabı yapmayan insandan, daha korkunç bir varlık yoktur. Sadece hedefi dünya olan bir kişiden başka, saldırgan akıl sahibi bir hayvan bulamazsınız. Hayatı kabusa çevirmekten korkmaz bu gibi kişiler. Bunun için akla, hayale sığmayacak olaylar, hadiseler duyuyor ve görüyoruz.
Ahret inancı ise insana, insani değerler katmasını sağlar, parayı hesapladığı gibi kişi, yapmış olduğu her bir fiili ve davranışı da hesaplar. Çünkü bilir ki, bu dünya hayatının yaşam hikayesi, ahret hayatında mahkemeye çıkacaktır. İyisiyle, kötüsüyle, yapılan her bir amaç ve amelin, şahidi bizzat hakim olan Allah (cellecelalühü) tarafından hükmü verilecektir.
Böyle ulvi bir duyguya ve inanç’a sahip olan bir insan ne kadar kötülük yapa bilir? Ve kaç kişi bu kişiden zarar göre bilir? Bu dünya’da nasıl fitne ateşini yaka bilir? İnsanların arasını nasıl aça bilir? Kaosa ve iç savaşa sebebiyet vere bilir mi? İnsanlar arasında ırkçılık ve ayrımcılık yapa bilir mi? Ve daha nicesi..
Sonsuz ahret hayatı için, dünya hayatını bir tarla bilip, iyiliklerle, güzelliklerle birlikte, hakkıyla kulluk yolunda, desinler den, görsünler den, bilsinler den, uzak sırf hak rızası için, ameller ekersek, kastımız sadece dünya olmaktan çıkar. İşte o zaman inancımız olan ahret hayatı içinde çalışmaya başlamış oluruz.
Emin olun böyle bir çalışmaya ise, sırf dünya’yı amaçlayarak, yapılan gayret ve çalışmalardan daha çok ihtiyacımız var. Sonsuz hayata, gösterilen önem ve titizlik, aklı berrak olanların seçimleridir. Bu gibi kişilerin dünya’ya kattıkları da Allah’ın rızasından başka bir şey değildir. İyilikten, güzellikten başka bir şeyi de hedeflemezler.
Onun için biraz soluğumuzu tutalım ve önümüzde bizi bekleyen ahret kapısını da hesaba katarak, bir düşünelim, yada çok düşünelim. Duvar panolarımıza yazalım ‘‘sonsuz hayatın yolcusuyum’’ ve bu yazdığımız yazıya, baka baka, okuya okuya, cümle ve manası, beklide yüreğimize işler. Böylelikle Dünyamız, daha güzel bir yer olur.
Bu manayla, hayatımızı yoğurursak, kim bilir belki de güzelliklerin kıvılcımını biz yakarız. Bir nebze olsun kalbimizi ve ruhumuzu manevi iklimlere açar, paylaşmanın, yardımlaşmanın, sevginin, saygının, empatinin, kötülüğe dur demenin, haksızlık önünde set olmanın tadına varırız. Dünya üzerindeki haksızca akıtılan kanlara, zulümlere ve adaletsizliğe dur deriz. Film şeridi gibi izleyip, neme lazımcılık yapmayız. Az huzurumuz kaçar, bir titreriz, bu kadar zalimliğin içinde, soluklanmamız biraz zorlanır.
Ahret inancı ve sonsuz hayatın varlığına iman etmek, bizi değiştirmeli değil midir? İmanımızın bize kattığı bir ışık olmamalı mıdır? Ve inanıyorsak, bu bizi hayata ve yaşama karşı farklı yapmamalı mıdır? Sırf dünya’yı hedef yapanlar gibi, elimizle, kolumuzla, tırnağımızla, dişimizle sadece dünya’ya mı sarılmalıyız?
Eğer biz iman sahibiysek farklı olmalıyız. Malımızla, canımızla, kanımızla, yaptıklarımızla, yapacaklarımızla, duygularımızla, düşüncelerimizle, çalışmalarımızla, kısaca her şeyimizle farklı olmalıyız. Çünkü biz, sonsuz hayatın sonsuz yolcularıyız. Tabii bu yapılan tüm ameller, niyete göre şekilleneceğinden niyetimiz halis, muhlis, Allah rızası için olmalıdır ki hakiki bir karşılık görelim.
Yüce kitabımız, Kur’an-ı Kerim’imizde ahret hayatımızı donatmamız için çalışmamızı ve bu çalışmamızın karşılıksız kalmayacağını bizlere bildiren Rabbe, sonsuz şükürler olsun..
İsrâ Sûresi (19)
وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُو۬لٰٓئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُوراً ﴿١٩﴾
‘‘Kim de âhireti ister ve bir mümin olarak âhiret için ona yaraşır bir çabayla çalışırsa işte böylelerinin çabaları karşılık görecektir. (19) ’’
sevgi, saygı ve huzurda kalın…