SOSYAL MEDYA VE GERÇEK HAYAT
Gerçek hayat durunca ister istemez beyaz ekranlara fazlaca gömüldük. Yapılan bir araştırmaya göre karantina döneminde çocukların internet kullanımı yüzde 250 artmış. Instagram story’leri, canlı yayınlar, zoom toplantıları, bilgisayar oyunları, internet dizileri derken gerçek zamandan çıktık. Sosyal medyada hayatlarımız hep çok renkli. Mutluyuz, sürekli eğleniyoruz, çeşit çeşit yemekler yapıyoruz, hepimiz her gün mutlaka spor yapıyoruz. Arada bir #tbt’lere selam çakmayı da asla ama asla unutmuyoruz…
28 Mayıs akşamı resmi olarak yapılan açıklamaya göre 1 Haziran Pazartesi gününden itibaren “yeni normal”e geçiyoruz. Kafeler, restoranlar, parklar… birer birer açılacak. Konunun tamamen duygusal olduğu aşikar. Bu noktadan sonra iş daha çok bizlere düşüyor. Hasta olmak istemiyorsak DİK-KAT E-DE-CE-ĞİZ! Sanal dünyada geçireceğimiz sürede günlük işlerimiz arasında giderek azalır diye tahmin ediyorum. Gelmesini iple çektiğimiz günler geldi nihayet!
Bu yüzden kafanı telefondan kaldır! Ekranı kapat! Etrafındaki şeylerin farkına var ve bugünün tadını çıkar. Çünkü içinde bulunduğumuz “an” gerçek.
Ekrandan bir an olsun başını kaldırdığını ve hayatının kadınıyla tanıştığını düşün, o anda “orada” olduğunu… O da sana bakacak mesela ve o anı sonsuza dek hatırlayacaksın. Sevgi galip gelecek. Onun elini ilk tuttuğun zaman ya da onu ilk öpüşün, ilk tartışmanız ama yine de onu çok sevmen. Yaptığın bir şeyi yüzlerce kişiye söyleme gereği duymadın. Çünkü o anı sadece onunla paylaşmak istedin. Hayallerinin kadınına yüzük alabilmek için bilgisayarını sattın. Ve şimdi o kadının gerçek bir aile kurmak istemeniz kızını ilk kez kucağına alışın ve yeniden aşık olduğun an hepsi gerçek. Seni bütün gece uyanık tuttuğu, tek isteğinin dinlenmek olduğu zamanlar ve bebeğiniz yuvayı terk ettiğinde gözyaşlarını sildiğin zaman küçük kızınızın kucağında oğluyla geri geldiği zaman ve o çocuğun sana dede dediği, kendini gerçekten yaşlı hissettiğin o gün. Yaptığın her şeyin karşılığını hayata dikkat ederek aldığın ve hayatını, elindeki saçma bir icada bakarak boş harcamadığına sevindiğin an, eşinin elini tuttuğun ve onun yatağının yanında oturduğun an onu sevdiğini söyledin ve alnına bir öpücük kondurdun. Son nefesini verirken sana fısıldayarak yolda seninle göz göze geldiği için çok şanslı olduğunu söyledi….
Tam tersi de mümkün. Bunların hiçbiri yaşanmamış da olabilir. Bunların hiçbirine sahip olamamış olabilirsin. Sen telefonuna bakmakla meşgulken kaçırdığın şansları görememiş olabilirsin…
Altını çizmek istediğim şey şu:
Kafanı telefonundan kaldır. O ekranı kapat! Hayatımız sınırlı, sayılı günlere sahibiz. Bunu geçtiğimiz şu iki buçuk-üç ayda çok daha iyi anladık. Tüm hayatını internetin kölesi olarak boşa harcama. Çünkü herhalde sona geldiğin zaman pişmanlıktan daha kötüsü yoktur.