Sümela hristiyan din adamlarının sürgün yeriymiş
Türkiye’nin İnanç Turizmi Yönünden Önemli Merkezlerinden Birisi Olan Trabzon’un Maçka İlçesindeki Tarihi Sümela Manastırı’nın Bir Şifresi Daha Çözüldü.
Abone olİnanç turizmi yönünden Türkiye’deki önemli merkezlerden birisi
olan Trabzon’un Maçka ilçesindeki Sümela Manastırı’nın geçmişte
hristiyan din adamlarının sürgün yeri olduğu belirtildi.
Trabzon’un Maçka ilçesi Altındere köyü sınırları içinde
Altındere Vadisi’ne hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık
üzerine Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395)
Atina’dan gelen Barnabas ve Sophranios isimli iki rahip tarafından
kurulduğuna inanılan Sümela Manastırı ile ilgili eserleri bulunan
KTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Köse, Sümela Manastırı’nda bilinenin
aksine hiç kadın yaşamadığını belirtirken bunun çok kimse
tarafından bilinmediğini söyledi.
Sümela Manastırının erkek manastırı olduğunu kaydeden Köse,
“Ortodoks Hristiyanlığında üç çeşit manastır vardır. Birinci çeşit,
erkek manastırıdır ve erkek manastırlarında sadece erkek keşişler
görev yapar. Keşişler ömür boyu evlenmezler. Karma manastırlarda
ise rahibeler ve keşişler birlikte yaşarlar fakat yaşlı keşişler
70-80 yaş üstüdür. Sadece uhrevi işlerle uğraşabilecek keşişler
rahibelerle birlikte karma manastırlarda yaşarlar ancak genç
rahibeler aynı manastırda bulunmaz. Üçüncü çeşit ise sadece rahibe
manastırlarıdır. Bu manastırlarda da rahibeler yalnız yaşarlar.
Sümela Manastırı ise çok zor bir bölge. Sarp bir coğrafya ve çok
yoğur kar yağışından dolayı yaşamın zor olduğu bir bölge.
Dolayısıyla Sümela Manastırı erkek manastırıdır. Kayıtlara geçmiş
herhangi bir rahibenin Sümela Manastırında olmadığını biliyoruz ve
zaten yoktur. Sümela Manastırına bağlı Kospidiyos Köyü’nde bir
kızlar manastırı olduğunu biliyoruz. Diğer bir manastırda Zigana
Dağları’nın eteklerinde, vadinin bugünkü Kiremitli Köyü
yakınlarında bulunmaktaydı. Bu manastır 1858 yılında tekrar
kullanıma sokulmuştu ve bu manastır Vazolen Manastırına bağlıydı.
Altındere Vadisi ve Kiremitli Vadisinde bulunan her iki manastırda
sadece rahibeler yaşıyordu. Sayıları da çok fazla değildi”
dedi.
"Din adamlarının sürgün cezası Sümela’da infaz edilirdi"
Sümela Manastırı’nın bulunduğu konum itibarıyla Ortaçağ’da bir
sürgün yeri olarak kullanıldığını, Metropolit düzeyinde din
adamlarının sürgün cezasının Sümela’da infaz edildiğini ifade eden
Köse, “Manastırlarda, bağlı oldukları Metropolitlik ya da
Başpiskoposluklar tarafından görevlendirilen idareciler bulunur.
Fakat manastır işleyişini ve gerekli işleri yapmakla keşişler
görevlidir. Kızlar Manastırları’nda da aynı uygulama ve hiyerarşi
mevcut olmakla birlikte, manastır işleri ve işleyişten rahibeler
sorumludur. Bizim yaşadığımız coğrafyada Protestan ve Katolik
Manastırı yok denecek kadar azdır. Protestanlık 16. yüzyıl başında
ortaya çıkan bir akımdır ve bildiğimiz geleneksel manastır geleneği
bu öğretide yoktur. Katolik manastırları ise daha çok Tuna’nın
batısında Avrupa coğrafyasında bulunmaktadır. Keşişler ve rahibeler
evlenmedikleri için manastırlarda görevin babadan oğula ya da
anneden kıza geçmesi gibi bir durum yaşanmaz. Keşiş ya da rahibe
olmak tamamen kişinin dünya işlerinden el etek çekerek kendisini
Tanrı’ya atama kararı sonrasında gerçekleşir. Dilimize keşiş olarak
geçen sözcüğün semantik kökeni “monk” tan gelir ve ifade yalnız
yaşayan anlamındadır. Bizans tarihinde dünya işlerinden el etek
çekerek kendisini manastıra kapatan, ya da cezalandırılarak
manastıra gönderilen imparator, prenses ve prens örnekleri çokça
vardır. Örneğin Sümela Manastırı da bulunduğu konum itibarıyla
Ortaçağ’da bir sürgün yeri olarak kullanılmış, metropolit düzeyinde
din adamlarının sürgün cezası Sümela’da infaz edilmiştir. Osmanlı
Devleti topraklarında (Balkanlar, Anadolu ve Kafkaslar) büyük
oranda Ortodoks tebaa yaşamaktaydı. Bu nedenle Türk kültüründe
Ortodoks ritüellerine aşinalık vardır; hatta halk geleneklerinde
birlikte yaşamdan kalan motifler halen Anadolu’da görülebilir
durumdadır” diye konuştu.
İsmail Köse kimdir?
Karadeniz Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde
görev yapan Doç. Dr. İsmail Köse, 20 yıl gibi uzun bir süre
Profesyonel Kokartlı Ülkesel Rehber olarak Türkiye’nin her yerinde
görev ve incelemede bulundu. Balkanlar’daki manastırları
inceleyerek iki gelenek arasındaki benzerlikler üzerinde çalışan
Köse, bölgeyle ilgili en detaylı eseri olan “Karadeniz’deki Bizans
Dönemi Eserleri ve Bölge Topografyası” adlı eseri İngilizce’den
Türkçe’ye çevirdi. Köse’nin Sümela ve freskleriyle ilgili Türkçe ve
İngilizce dillerinde üç kitabı, Ayasofya ve Trabzon tarihiyle
ilgili iki kitabı, ulusal ve uluslarası akademik dergilerde
yayınlanmış çok sayıda Türkçe ve İngilizce makalesi bulunuyor.
Sümela ve Ayasofya’nın fresklerini detaylı olarak karşılaştırmalı
inceleyen ilk iki kitap Türkçe ve İngilizce olarak 2011 yılında
Köse tarafından yayınlandı. Söz konusu kitap 2. baskısını
yaptı.