Anasayfa /  Foto Galeri

Tarihte 18 Kasım

Tarihte 18 Kasım - Sayfa 1

18 Kasım, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 322. (artık yıllarda 323.) günüdür. Yıl sonuna kadar kalan 43 gün vardır.

Tarihte 18 Kasım - Sayfa 2

1583 - Galata'daki Saint Benoit Kilisesi'ne yerleşen Cizvitler, St. Benoit mektebini açtılar.

rnCizvitler, İsa Tarikatı (Latince: Societas Iesu) adıyla anılan bir Hıristiyan tarikatı. Hıristiyan olmuş eski bir İspanyol askeri olan Ignacio de Loyola (Aziz Loyolalı İgnatiyos, S.J.) tarafından 1534'de kurulmuştur. Başlıca yoğunlaştıkları alanlar misyonerlik ve eğitim kurumları açmaktır. Türkiye'de "İsa'nın Askerleri"[kaynak belirtilmeli] adıyla bilinir, üyelerine "Cizvit" denir.

rnCizvitler açtıkları eğitim kurumları, Vatikan'dan aldıkları destek, misyonerlik faaliyetleri ve dünya çapındaki yaygın örgütlenme ağı ile Katolik Roma Kilisesini desteklemiş, reformasyon ve protestanlığa karşı bir muhalefet oluşturmuş olup etkin oldukları dönemde; hükümetleri, din ve devlet adamlarını, aydın ve entelektüel çevreleri etkileri altına almayı başarmışlardır.

rnGeneral Claudia Acquaviva (1543-1615) tarafından 1599 yılında cemaat için bastırılan ünlü Çalışma Planı (Ratio Studiorum), topluluğun 1773’te yasaklanmasına dek Cizvit tarikatının eğitiminde resmi kılavuz olmuş; eserin basıldığı dönemde faal olan Cizvit okullarının sayısı üç yüze ulaşmıştır.

rnTarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları ya da destekledikleri özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi. Fransa, Clermont'ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı. Özellikle sahip oldukları iyi eğitimli genç üyeleri sayesinde karşıt oldukları kurum ya da topluluğun içine sızarak kendi ilke ve fikirlerini içerden aşılarlardı. Bu şekil içerden yapılan baskı ile o kurum kısa süre içerisinde yıpratılır veya tamamen yozlaştırılırdı.

rnAyrıca Cizvitler 1583 yılında İstanbul'da bulunan St. Benoit adlı bir Fransız kurumu yönetimini de üstlenmişlerdi. 18 Kasım 1583 tarihinde Fransa Kralı III. Henri'nin isteği doğrultusunda Papa XIII. Gregorius, manastırı Benedikten tarikatından alıp Cizvit (Jésuites) rahiplerine vermiş ve Jules Mancinelli'nin yönetiminde ikisi Fransız ve ikisi İtalyan toplam dört Cizvit rahip, kurumu devralmıştır.



Saint-Benoît'da ilk eğitim kurumu, manastıra bağlı olarak yine Cizvit rahiplerin girişimiyle 1583'de kurulmuştur. 1586 yılındaki veba salgını sırasında görevli Cizvit'lerin tamamının ölmesi üzerinde okulu Kapusen (Capusins) rahipleri devralmıştır. Ancak bu rahiplerden Aziz Joseph de Leonessa'nın Topkapı Sarayı'na giderek Sultan III. Murad'a Hıristiyan olma çağrısında bulunması üzerine, Kapusen rahipler tutuklanıp sınırdışı edilmişlerdir. Bu nedenle okul kapanma tehlikesi yaşamış, ancak Cizvitler kısa süre sonra okula geri dönerek kurumu yaşatmayı başarmışlardır. Saint-Benoît bu dönemde, Osmanlı topraklarındaki Cizvit faaliyetlerinin merkezi (maison-mère) olmuştur.

Tarihte 18 Kasım - Sayfa 3

1601 - Tiryaki Hasan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, Haçlı ordusunu yenerek Kanije Zaferi'ni kazandı.

rnrnKanije Savuması, 1593-1606 Osmanlı-Avusturya Savaşı döneminde, 1601'de 73 gün boyunca Kanije Kalesini kuşatan Habsburg ordusuna karşı Osmanlıların yaptığı savunma ve karşı saldırıdır.

1600 yılında Avusturya'ya karşı ilerleyen Osmanlı ordusu Kanije kalesini ele geçirdi. Kalenin komutanlığına Tiryaki Hasan Paşa getirildi. Kalede 9,000 civarında bir askeri kuvvete ek olarak cephane ve erzak bırakan Osmanlı ordusu geri çekildi. Bunu fırsat bilen Avusturyalılar, 9 Eylül 1601'de Kanije Kalesi önlerine geldiler. Avusturyalılar gelir gelmez, kalenin dış çevreyle olan bağlantılarını kestiler.

Avusturya ordusu 35.000 ile 100,000 arası asker ve 47 büyük topa sahip idi. Orduda Avusturyalıların yanı sıra İtalya, İspanya, Malta ve Papalık askerleri de vardı. Osmanlı Ordusunda ise 9,000 yeniçeri ve küçük çaplı 100 civarında top vardı. Bunun da yanında, az miktarda cephane ve erzağı vardı. Ayrıca, Haçlı Ordusu kalenin tüm dış bağlantılarını kesmiş bulunuyordu. Hasan Paşa ilk başlarda sadece tüfek atışı yaptırdı.

rnHaçlı Ordusunun komutanı Arşidük II. Ferdinand Osmanlı ordusunun topu olmadığını düşünüp saldırıya geçti. Bu tuzağa düşen Haçlı Ordusu, Osmanlı ordusunun aniden bütün toplarının ateşlemesi sonucu ağır kayıp verdi.

rnVerdiği ağır kayıptan sonra Haçlı Ordusu, daha sert bir şekilde saldırmaya başladı. Bir süre sert saldırılara direnen Tiryaki Hasan Paşa, artık kalenin sadece silahlarla savunulamayacağını anladı. Bunun sonucunda, aklına düşmanın psikolojisini bozarak onları geri çekilmeye zorlamak fikri geldi. İlk iş olarak kalenin dışında ölen askerlerin ceplerine kurmaca mektuplar koydu. Bu mektuplarda yazdığına göre, kalenin uzunca bir süre daha direnebilecek erzağı ve cephanesi bulunuyor; ayrıca Belgrad yakınlarında bulunan padişahın ordusunun her an orada olabileceği yazıyordu.

rnBu yalanları duyan Arşidük Ferdinand, zaten kale hala düşmediği için sinirliydi, telaşlandı ve küplere bindi. Bunun sonucunda, saldırıları daha sıklaştırdı ve sertleştirdi. Ayrıca, Hasan Paşa'nın kellesini getirecek askere, 40 köy bağışlayacağını söyledi. Saldırıların sertleştiğini ve sıklaştığını gören Tiryaki Hasan Paşa, yalan mektupların kendilerine zararlı olduğunu anladı. Ama aklına başka bir fikir geldi. Bu fikir sürekli mehter marşı çaldırarak, sanki kalenin içinde sürekli şenlik yapılıyormuş gibi görünmekti. Fikrini uygulamaya koyunca, Arşidük Ferdinand sinirinden delirdi. Her yerde avaz avaz bağırmaya başladı. Bütün askerlerini daha saldırgan yapmak için, onlara bağrıp durdu. Kanije Kalesi'nin illaki düşmesini istiyordu.

Kuşatmanın 2. ayına yaklaşılırken, kaledeki cephane çok ciddi bir şekilde azalmış durumdaydı. Bu durum Tiryaki Hasan Paşa'yı kara kara düşündürüyordu. Aklına yapacak bir şey gelmemişti. Tam bu sırada, Yüzbaşı Ahmed Ağa imdadına yetişti. Gerekli maddeler temin edildiği takdirde, barut yapabileceğini söyledi. Bunun üzerine, tüm gerekli maddeler temin edildi ve imalata başlandı.

rnÜretilen bu barut, 2-3 hafta kadar idare etti. Ama bu barut da bitmek üzereydi. Erzaklar da artık ihtiyaçları karşılayamıyordu. Bir de sert kış geliyordu. Bu şekilde kalenin müdafaası imkânsızdı. Bu Tiryaki Hasan Paşa'yı umutsuz bir şekilde düşünmeye sevk etti. Ama aklına son bir çare geldi. O da olmazsa, bu kale düşecekti. Gece baskını (huruç) yapılacaktı. Orduya haber salındı ve düşmana fark ettirmeden gece baskını için hazırlıklara başlandı.

rnKuşatmanın 73. gecesi yani 18 Kasım 1601'de, Hasan Paşa ve kurmayları dahil Osmanlı kuvvetleri Haçlılara gece baskını düzenledi. Beklenen yardımın geldiğini sanan Arşidük Ferdinand çok sayıdaki adamı ve muhâfızları ile kaçtı. Haçlı ordusu geride 47 büyük top, 14.000 tüfek, 60.000 çadır, 15.000 kazma kürek, binlerce erzak ve Ferdinand'ın altın tahtı ve otağı bıraktı.

rnTiryaki Hasan Paşa'ya bu zaferi kazanınca, kendisine beylerbeyi ünvanı verildi.

Tarihte 18 Kasım - Sayfa 4

1912 - İstanbul'da kolera salgını başladı.

1913 - Belkıs Şevket Hanım, tek motorlu üstü açık tayyareye binme cesareti gösteren ilk kadın oldu. Belkıs Hanım İstanbul üzerinde uçarken aşağı attığı kartlarda Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Derneği üyelerine selam yolluyordu.