Anasayfa /  Politika

Temel Karamollaoğlu: "Bana ne Amerika' diyenlerin kongresi"

Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı 7. Olağan Kongresi başladı. Kongreye katılan Saadet lideri Karamollaoğlu, "Bu kongre 'Bana ne Amerika' diyenlerin kongresidir" dedi.

Abone ol
Abone ol 20 Mart 2021 20:17

Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı 7. Olağan Kongresi başladı.

Kongreye katılan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun konuşmasından satır başlıkları şu şekilde: 

Doğrunun iyinin güzelin hakkın ve adaletin tesisi için gece gündüz çalışan kardeşlerim, geleceğin teminatı gençlerimiz, azim ve gayret timsali hanım kardeşlerim hepinizi selamlıyorum.

Tarihi önem taşıyan bir şehirde tarihi bir kongre gerçekleştiriyoruz. Tarihi derken; İstanbul sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın göz bebeğidir. Bütün dünyanın en önemli en stratejik şehridir. 131 ülkeden daha büyük bir şehirdir.
Türkiye ekonomisinin en az 3’te birini üreten bir şehirdir. Kıtaları birleştiren, doğuyu batıya bağlayan bir şehirdir İstanbul. Ama hepsinden önemlisi İstanbul bizim için 600 yıl Osmanlı medeniyetinin başkentidir. Çağ açıp çağ kapatan bir şehirdir.
Bir taraftan küresel bir salgınla mücadele ederken, ekonomide dış politikada, demokrasi ve özgürlükler noktasında çok ciddi krizlerle karşı karşıyayız. Türkiye maalesef bugün siyaseten, ahlaken, dış politika ve ekonomide tıkanmıştır.

Kısır kavgaların, içi boş polemiklerin ve seviyesiz tartışmaların esiri edilmiştir. Türkiye’nin yeni bir sese yeni bir söze yeni bir siyasete anlayışa ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın adresi de Saadet Partisi'dir.

Saadet Partisi huzurun ve kardeşliğin, ahlaki ve manevi değerlerin teminatıdır, güçlü ve müreffeh ekonominin teminatıdır.

Bu kongre ‘Bana ne Amerika’ diyenlerin kongresidir.

Bu kongre Türkiye’yi tarihinin en büyük faiz borcuna mahkum edenlerin değil, tek kuruş borç almadan denk bütçe yapanların kongresidir.

Bu kongre telefon bekleyenlerin, Çırağan Saray’ında D8’leri kuranların kongresidir.

Hiç kimsenin endişesi olmasın. Nasıl 6 yüzyıl önce İstanbul’un fethi adil bir dünyanın başlangıcı olduysa, yine İstanbul Saadet Partisi iktidarında yeni bir dünyanın sancaktarı olacaktır.

Sadece Türkiye değil bütün dünya büyük bir kaos ve kargaşa içinde. Dünyanın 80 bölgesinde ya iç savaş ya da kargaşa var.

Suriye, Yemen, Myanmar, Libya’nı yanı sıra her bölgede çatışma var. Milyonlarca insan açlık, yoksulluk, çatılmalar yüzünden yerini yurdunu terk etti. Yerin altında tonlarca altın elmas barındıran Afrika’da toprağın üstünde insanlar aç konumunda.

Buna rağmen her fırsatta hoş görüden medeniyetler ittifakından dem vuruluyor. Ama nedense Müslümanların payına düşen işgal, kan ve gözyaşıdır. Irak, Libya, paramparça, Yemen kan gölüne döndü.

Suriye darmadağın olmuş durumda. Bu dünyanın yeni bir anlayışa ihtiyacı var. İşte bu anlayışın anahtarı İstanbul’dur. İstanbul’un bu anlayışı kazanması yalnızca Saadet Partisi’nden geçmektedir.

Yeni bir dünya elbette kurulacak. Ama bu Washington ile Tel Aviv ile normalleşerek kurulmayacak. Kudüs, İstanbul, Şam ve Erbil’le güçlenerek kurulacak.

Türkiye 3 denizin ortasında, enerji noktaların önemli bir kavşağıdır. İklim şartları dolayısıyla tarım ve hayvancılık potansiyeli oldukça yüksektir. Yer altı kaynakları bolca mevcuttur. Dinamik ve demografik yapısı, tarihi ve kültürel geçmişi oldukça önemlidir. Türkiye’nin sahip olduğu değerleri bilmeden başımıza gelenleri anlamamız mümkün değil. Bu potansiyeli görenler buna izin vermek istemiyor. 30 yıldır başımıza bela edilen terör belasını, kuşatmaları, fitne ve kumpasları anlayamayız. 27 Mayısları 12 Eylülleri, 28 Şubatları ve 15 Temmuzları da anlayamayız.

Milli Görüş’ün önünün neden kesildiğini, partilerin neden kapatıldığını, yenilikçi-gelenekçi denilerek neden bütünlüğünün bozulduğunu anlamak da mümkün değildir, bütün bunlar görülmezse.

Bugün iktidarda bulunan Ak Partili kardeşlerimizle biz yıllarca beraber olduk.  

Bunu onlar da biliyor. Son gelinen noktada bir ayrışmayla karşı karşıya kaldılar. Geçmişe atıfta bulunursak: Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını, Avrupa’yı medeniyet projesi olarak gördüklerini, ABD ve İsrail’i stratejik müttefik olarak kabul ettiklerini ve faizci-kapitalist sistemi de ekonomik sistem olarak benimsediklerini deklare etti bu arkadaşlar.

Vaad ettikleri; güçlü, üreten, özgür ve öncü bir Türkiye’ydi. Sözler güzeldi ama benimsenen prensiplerle bu hedeflere ulaşmak mümkün değildir. Adaletten demokrasiye, tarımdan sanayiye, eğitimden dış politikaya sürekli savrulan geri giden bir Türkiye konumuna geldik. Ekonomisi dar boğaza girmiş, tarım ve hayvancılığı bitmiş, bütün birikimleri Varlık Fonu adı altında ipotek edilmiş bir Türkiye var. Cumhuriyet tarihinde ilk kez borçlanma genel müdürlüğü kurmak zorunda kaldılar. Komşularla 0 sorun diye çakarak sorunsuz tek bir komşusu kalmayan Türkiye var.

Milletvekillerinin keyfi kararlarla vekilliklerinin iptal edildiği, parti kapatmalarının yeniden hortladığı, adalet sistemi iflas ettiği, iltimas, adam kayırma, torpil ve partizanlığın sıradanlaştığı bir Türkiye var.

İktidar 94 ruhunu ararken, partilerin kapatıldığı 90 ruhunu bulmuş görünüyor. 94 ruhunu arıyorlarsa bu salona baksınlar.

Yorumlar
Çok Okunanlar