Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Geylan: "Yeni eğitim-öğretim yılında ziller yine sorunlarla çalıyor"
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, "2019 yılının sonuna kadar 60 bin atama daha yapılmasını talep ediyoruz” dedi.
Abone olTürk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, "2019 yılının sonuna
kadar 60 bin atama daha yapılmasını talep ediyoruz” dedi.
2019-2020 eğitim ve öğretim yılı 9 Eylül’de başlıyor. Türk
Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, eğitim-öğretim yılının
başlayacak olması nedeniyle yaptığı açıklamada, "Öncelikle tüm
eğitim çalışanlarımıza ve öğrencilerimize başarılı bir
eğitim-öğretim yılı temenni ediyoruz. Yeni eğitim-öğretim yılında
ziller yine sorunlarla çalıyor. Bu sorunların başında öğretmen
atamaları geliyor. 2019 yılının sonuna kadar 60 bin atama daha
yapılmasını talep ediyoruz" dedi.
Geylan, Milli Eğitim Bakanlığının bir an evvel bir planlama
yaparak eğitim fakültelerinin kolay ulaşılabilirliğinin önüne
geçmesi gerektiğini söyledi. Geylan, ücretli öğretmenlik
uygulamasıyla başarının yakalanamayacağını belirterek, “Bilindiği
gibi Türk Eğitim-Sen olarak talebimiz Milli Eğitim Bakanlığının
Ağustos ayında 60 bin atama yapmasıydı. Ancak bakanlık, on binlerce
öğretmen açığına rağmen Ağustos ayında sadece 20 bin atama yaptı.
Oysaki yakın zamanda 700 bin atama bekleyen öğretmen adayının
bulunduğunu ve 80 bin ücretli öğretmen ile okullarımızdaki
eksikliğin giderilmeye çalışıldığını ifade eden Milli Eğitim
Bakanımızın kendisiydi. Türk Eğitim-Sen olarak geçtiğimiz
eğitim-öğretim yılında yaptığımız ücretli öğretmen araştırmasına
göre sadece 74 ilde 83 bin 783 olduğunu tespit ettik. 81 ili göz
önünde bulundurursak bu rakamın 100 bine ulaştığını görebiliriz.
Dolayısıyla ücretli öğretmen sayısı Bakanın ifade ettiği 80 bin
rakamından daha fazladır. Kaldı ki geçtiğimiz yıl norm kadro açığı
da yine tespitlerimize göre sadece 66 ilde 110 bin 721’dir. 81 il
olduğunu düşündüğümüzde norm kadro açığının bu rakamdan çok daha
fazla olduğunu söyleyebiliriz. Madem öğretmen açığımız var, atama
bekleyen 700 bin öğretmenimiz var, eğitimde uluslararası alanda
rekabet etme iddiamız var, o halde neden açığı ücretli
öğretmenlerle gidermeye çalışıyorsunuz. Bakanlığın ilk etapta en
azından 100 bin öğretmen ataması yapacak gücü yok mu. Bir ücretli
öğretmenden ne kadar verim alabilirsiniz. Aylık kazancı asgari
ücreti bulmayan, hiçbir hakka, hukuka, güvenceye sahip olmayan
ücretli öğretmenler öğrencilere ne ölçüde katkı sunabilir. İki
yıllık meslek yüksekokulu mezunlarının bile ücretli öğretmenlik
yaptığı göz önüne alındığında ücretli öğretmenlerle okullarımız
başarıyı nasıl yakalayabilir, eğitimde çağ atlama hedefine nasıl
ulaşabilirsiniz. Bu noktada yapılması gereken Bakanlığın neredeyse
bir istihdam modeli haline gelen ücretli öğretmen uygulamasından
vazgeçmesi ve ivedi olarak kadrolu öğretmen ataması yapmasıdır.
2019 yılının sonuna kadar 60 bin atama daha yapılması talebimizde
ısrarcı olmaya devam ediyoruz. Öte yandan atama bekleyen öğretmen
sayısının 1 milyona yaklaşması tamamen yanlış eğitim
politikalarının sonucudur. Acil tedbir alınmazsa önümüzdeki 10 yıl
içinde sayı ikiye katlanacaktır. Bu gençlerimiz için hükümetin
mutlaka bir planlama yapması, eğitim fakültelerinin kolay,
ulaşılabilir bir alan olmaktan çıkarılması gerekmektedir”
ifadelerini kullandı.
"Sadece kadrolu olarak ve güvenlik soruşturması temiz olanlar
için KPSS puan üstünlüğüne göre atama yapılmalıdır"
Geylan, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk döneminde birçok
olumsuzluğun giderildiğini söyleyerek, “Sözleşmeli istihdamın
inatla sürdürülüyor olması anlaşılır gibi değildir. 2011 yılında
kaldırılan sözleşmeli öğretmen uygulamasının 2016 yılında mülakatla
birlikte geri getirilmesi ve 2016 yılından beri her yaptığı alımı
sözleşmeli olarak gerçekleştiren hükümetin bunu bir politika olarak
sürdürmesi eğitim hayatımız için önemli bir problemdir. Sözleşmeli
öğretmenliğin zorluklarını tüm kamuoyu yakından bilmektedir.
Eşlerin birbirinden ayrıldığı, çocukların anne babalarına özlem
duyduğu, özlük ve ekonomik haklar açısından sorunlu olan sözleşmeli
öğretmenlik uygulamasına son verilmesi gerekmektedir. Her ne kadar
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk döneminde olumsuz etkileri en aza
indirilmiş olsa da mülakatın yıllar boyu öğretmenlik mesleğine
itibar kaybettirdiğini, keyfi uygulamalara yol açtığını,
hakkaniyeti zedelediğini bilmeyen yoktur. Bu noktada asıl olan,
sadece kadrolu olarak ve güvenlik soruşturması temiz olanlar içinde
KPSS puan üstünlüğüne göre atama yapmaktadır” dedi.
"Mülakat ivedilikle kaldırılmalı"
"Yönetici atamalarında mülakat kaldırılmalıdır" diyen Geylan,
“Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yönetici mülakatlarında güvenlik
soruşturması temiz olan adaylara mülakat puanı olarak yazılı sınav
puanının verileceğini söylemişti. Sözlü sınav sonuçlarına
baktığımızda, Bakan Selçuk’un sözünde durduğunu görüyor ve
kendisine teşekkür ediyoruz. Ancak konuyla ilgili mevzuatta bir
düzenleme yapılması zorunludur. Zira Bakan Selçuk bugün mülakat
puanı olarak yazılı sınav puanı verilmesine yönelik talimatta
bulunurken yarın başka bir Bakan keyfi bir uygulama yapabilir.
Nitekim bunun örneklerine geçmişte fazlasıyla tanık olduk. Yazılı
sınavdan çok yüksek puan alan yönetici adayları mülakatta çok düşük
puanlar verilmek suretiyle elendi, bir sendikanın üyeleri
kayırılarak, işin ehli olup olmadığına bakılmaksızın yönetici
olarak görevlendirildi. Yapılması gereken yasal düzenleme bellidir:
Torpilin öncelendiği, yandaşların kayırıldığı, hak etmeyenlerin
makamlara getirildiği, sendikaya, ideolojiye, siyasi tercihlere
bakıldığı yönetici atamalarında mülakat ivedilikle kaldırılmalı,
görevlendirmeler sadece yazılı sınav sonucuna göre yapılmalıdır.
Ayrıca MEB teşkilatının tüm hücrelerine kadar arındırılmaya
ihtiyacı vardır. Bu minvalde Bakanlığın sendika, vakıf, cemiyet
görünümlü çetelerden, kendisini neredeyse Bakan yerine koyarak,
talimatlar yağdıran, kafasına göre iş yapan yandaşlardan
temizlenmesi çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki; hakkaniyetli
atamalar yapılırsa okullarımız, kurumlarımız şeffaf yönetilir;
başarı ve verim sağlanır” ifadelerini kullandı.
"Şiddet önleme kanunu çıkarılmalı"
Eğitimcilere yönelik şiddeti önleme kanunu çıkarılması
gerektiğini kaydeden Geylan, eğitim çalışanlarının güvenlik içinde
mesleklerini icra etmeleri için koruma altına alınmaları
gerektiğini belirtti. Geylan, “Eğitimde şiddet her geçen gün daha
da büyüyen ve engelleyemediğimiz bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Öğretmenlerin yıllar içinde toplumdaki statülerini
kaybetmesiyle artış gösteren şiddet olaylarına her fırsatta dikkat
çeksek de ne yazık ki hala bir önlem alınmamıştır. Yeni
eğitim-öğretim yılı umutla başlarken, eğitim çalışanlarına yönelik
şiddet haberlerine tanık olup, umutsuzluğa gark edilmek
istemiyoruz. Dolayısıyla eğitim çalışanlarının saygınlığını
artırmak hayat memat meselesidir. Milli Eğitim Bakanlığı eğitim
çalışanlarının kaybettikleri itibarlarını geri kazandırmak için
çalışma başlatmalı, siyasiler söylemlerinde eğitim çalışanlarını
tahkir eden değil, yücelten bir dil kullanmalı, kamu spotlarında
eğitimcilerin öğrencilerimiz, geleceğimiz için önemi
anlatılmalıdır. Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına
yönelik şiddet ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmeli, eğitimcilere
yönelik ‘Şiddeti Önleme Kanunu’ çıkarılmalı, eğitim çalışanlarının
güvenlik içinde çalışması yasal koruma altına alınmalıdır.
Sendikamızın teklif ettiği gibi eğitim çalışanlarına şiddet
uygulandığında bir şikâyete bağlı kalmaksızın fail hakkında kamu
davası açılmalı ve en ağır cezai müeyyideler uygulanmalıdır.
Okullarda güvenliğin imece usulüyle sağlandığını, nöbetçi
öğretmelerin güvenlik görevlisine dönüştüğünü göz önüne aldığımızda
bu yasanın gerekliliği daha iyi anlaşılmaktadır” açıklamasında
bulundu.
"Büyükşehirler ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
yaşanan derslik açığına çözüm bulunmalıdır"
"Okullaşma oranlarında yüzde 100 hedefine ulaşılmalıdır" diyen
Geylan, “Okullaşma oranları MEB istatistiklerine göre 2017-2018
eğitim-öğretim yılında okul öncesinde 5 yaş grubunda yüzde 66,88,
ilkokulda yüzde 91,54, ortaokulda yüzde 94,47, ortaöğretimde ise
yüzde 83,58’dir. İlkokulda okullaşma oranlarında 2013-2014
eğitim-öğretim yılına göre ciddi bir azalma vardır. 2013-2014
eğitim-öğretim yılında ilkokulda okullaşma oranı yüzde 99,57 iken,
devam eden yıllarda düşüş göstermiştir. Okullaşma oranları
ilkokulda 2014-2015 eğitim-öğretim yılında 96,30, 2015-2016
eğitim-öğretim yılında 94,87, 2016-2017 yılında yüzde 91,16
olmuştur. 2017-2018 eğitim-öğretim yılında ise ilkokulda okullaşma
oranı yüzde 91,54’e yükselmiştir. Ülkemizin eğitimde öncelikli
hedeflerinden birisi okullaşma oranlarını yüzde 100 düzeyine
ulaştırmak olmalıdır. Ayrıca derslik açığı tamamen giderilmelidir.
Bilindiği gibi MEB’in 2019 yılı sonuna kadar tekli eğitime geçme
hedefi vardı. Ancak son yapılan LGS’nin de ardından bu hedefin
mümkün olamayacağı ortaya çıktı. Zira yerleştirmelerde mağduriyet
oluşmaması için okulların kontenjanları artırıldı ve dolayısıyla
bir kısım okullar ikili eğitime döndü. MEB’in en kısa sürede
derslik açığını kapatması ve tüm okullarımızı tekli eğitime
dönüştürmesi çok önemlidir. Özellikle büyükşehirler ile Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan derslik açığına çözüm
bulunmalıdır” ifadelerini kullandı.