ULUSLARARASI  HUKUK

 Her ne kadar felsefe tüm bilimlerin kaynağı olarak kabul edilse de; sosyal bilimlerde ve disiplinlerde netliğin olmadığı, konuyla ilgili çoğu çalışanın kabul ettiği bir gerçekliktir. Bu durumun en hoyratça yaşandığı alanlardan biri Uluslararası Hukuktur.

1989 yılında, fakültenin son sınıfında tam olarak hatırlayamadığım bir konuda; aynı olaya  ‘’ Türk Dış Politikası ‘’ dersinde bambaşka bir açıdan yaklaşıldığını söylediğimde Milletlerarası Hukuk hocamız Prof.Dr. Sevin Toluner  tarafından amfiden çıkarıldığımı hatırlıyorum!. Yanlış anlaşılmak istemem. Konusunda dünyanın önde gelen isimlerinden olan sevgili hocamız teoride ne denli bilgiliyse; uygulamada işlerin bambaşka boyutlarda yürütüldüğünü kimse inkar edemez.

Görünürde 1.Dünya Savaşından sonra Milletler Cemiyeti, 2.Dünya Savaşından sonraysa Birleşmiş Milletler’in  ‘ Uluslararası Adalet Divanı ‘ başta olmak üzere çeşitli kuruluşları uluslararası arenada  sözde hukukun uygulayıcısı konumundalar!.   Ancak; aldıkları kararların uygulanabilirliği aşamasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni asla bertaraf edemediklerini belirtmek isterim. Onu geçici olmak üzere onbeş üyeden oluşan BM Güvenlik Konseyi’nde, asli üyeler olan Çin, ABD, Rusya, Fransa ve İngiltere’den sadece birinin vetosu kalan ondört üyenin ortak karanının uygulanmasına engeldir!. Bu doğrultuda; uluslararası ilişkileri düzenleyen yapıyı  ‘’ Hukuk ‘’ olarak değil olsa olsa ‘ Feodalite ‘ olarak adlandırabiliriz!.

Yaşanan canlı örneklerden yola çıkarak; devletler arası ilişkilerde hukukun ( hak ettiği ) işlerlik kazanamadığı ve bu sistem dahilinde asla kazanamayacağını iddia etmek zor değildir.

Gündemdeki konular üzerinden devam edelim. Yunanistan’la ilişkilerimizin ( sorunlarımızın ) temelinde yatan kara suları, kıta sahanlığı, hava sahası, Kıbrıs sorunlarına yeni bir anlaşmazlık kalemi eklendi. Doğu Akdeniz’de enerji kaynağı arama çalışmaları. Terminolojinin labirentlerine girmeye bile gerek yok!.

Anakaramıza  sadece  2.7, Yunanistan anakarasına ise 580 kilometre mesafede  Navtex ilan eden Türkiye’nin karşısına AB başta tüm batı dünyası dikilmiş durumda. Libya’da ise; Birleşmiş Milletler’in tanıdığı ulusal hükümete karşı mücadele veren Hafter’in yanında  aynı batı konumlanmış.  Her iki konuda Fransa başı çekiyor!. Her iki olayda da enerji kapışması var; ama hukuk mukuk yok!.  Doğu Akdeniz’de Fransa merkezli petrol şirketi Total var, Lafayette isimli Fransız  fırkateyni  var; hukuku bul bulabilirsen!.

Yunanistan’la aramızda yetmiş yılı aşkındır süregelen sorunlarda, ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürülen Ermeni meselesinde, soydaşlarımızla ilgili Batı Trakya’da yaşanan sıkıntılarda o hukuk sistemi devreye sokularak milim ilerleme sağlanabilmiş değil!. Tüm bu çatışmaların çözümü olarak savaşı elbette seçenek olarak göremeyiz. Tek seçenek, sağlam bilgi, görgü ve öngörüyle donanmış tecrübeli diplomatlar eliyle oluşturulacak bir dış politika ekseninde mücadele etmekir. Bu eksende, dış dünyaya iktidar ve muhalefetin ulusal çıkarlar bağlamında birlik olduğunun görüntüsünü vermek elzemdir.

Suyun kaynaması için laboratavuar koşullarında 100 dereceye kadar ısıtmak gerekir!. Akdenizin sularının kaynaması için batının görece güçlü ülkelerinden birinin ayağına basmanız yeterlidir!.

Bitiririken, Sevin Hocamla birlikte ‘ Uluslararası İlişkiler ‘ alanında duayen olarak kabul edilen merhum Prof.Dr.Esat Çam’ı da saygı ve minnetle anıyorum…

 *** Salgın gevşemeyi affetmiyor! Lütfen önlemlerimizi alalım…

Yorumlar